Sanatın ve zanaatin kesiştiği noktada, doğduğu toprakların zengin kültüründen ilham alarak eserler oluşturan bir sanatçı ile tanışın: Tamer Ersoy. 1971 yılında Manisa’nın Alaşehir ilçesinde doğan ve çocukluğunu bir marangoz atölyesinde geçiren Ersoy, yaşamın her anını sanata dönüştürme misyonunu benimsemiş bir heykeltıraş. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde başlayan akademik ve sanatsal serüveni, onu DEU Torbalı Meslek Yüksekokulu’nda öğretim görevlisi olarak bulunduğu noktaya taşıdı. Biz de bu röportajda Ersoy’un sanatına yön veren ilham kaynaklarını, yaratıcı süreçlerini ve sanatının toplum üzerindeki etkilerini daha yakından inceleyeceğiz.
Çalışmalarınıza geçmeden önce kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Tamer Ersoy, 1971 Manisa Alaşehir’de doğdum. Marangoz bir babanın oğluyum. Çocukluğum atölyede ağaç parçalarıyla oynayarak ve onlardan oyuncaklar, heykeller yaparak geçti. İlk, orta ve lise eğitimimi Alaşehir’de tamamladım. Üniversiteyi DEU Buca Eğitim Fakültesi Resim Bölümünde tamamladım. 1997’de yüksek lisansımı bitirdim. 5 yıl resim öğretmenliğinden sonra 1998 yılında DEU GSF Fakültesine asistan olarak atandım. 2002 yılından itibaren DEU Torbalı MYO’da Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktayım.
Yaratıcı süreciniz hakkında bize biraz bilgi verir misiniz? Bir heykel yapmaya başlarken genellikle nasıl bir yol izliyorsunuz?
Çalışmalarıma ilk olarak çizim yaparak başlıyorum. Akşam saatleri benim için tasarım ve çizim zamanı olarak geçmekte. Eskiz defterine çizdiğim tasarımları okulun heykel atölyesinde seramik kilinden heykel tasarım maketlerine dönüştürüyorum; bu süreç yaklaşık bir ay sürüyor. Kil tasarımlarımı seramik fırınında pişirerek sertleşmesini ve dış etmenlere karşı dayanıklı olmasını sağlıyoruz. Daha sonra yapmış olduğumuz tasarımların tasa aktarılması sürecine geçiyoruz. Bu aşamada birebir aktarım yapacağımız zaman noktalama aleti ya da point machine dediğimiz heykeltıraşların kullandığı ölçü aletinden yararlanıyoruz. Çalışmalarımızın iki ya da üç kat büyüterek yapacaksak ölçeklendirme yöntemini kullanıyoruz.
Eserlerinizde genellikle hangi temaları işliyorsunuz?
Eserlerimde genelde insan ve hayvan figürleri ya da bu figürleri yalınlaştırıp kendimce bir dil oluşturmaya çalışıyorum. Çalışmalarım bazen sadeleştirilmiş masalsı, modern arkaik büstler, bazen de tamamen soyut formlardan oluşmaktadır. Portrelerde oldukça sadeleştirilip sembolleştirilmiş yassı formlar elde etmeye çalışıyorum. Soyut formlarımda ise daha çok organik yapılardan oluşan birbirine eklemlenebilen Lego formlar yaratmaya çalışıyorum. Böylelikle birbirine eklemlenebilen, üzerinde seyircinin interaktif olarak içine dahil olduğu oynanabilir heykel formları oluşmaktadır. Soyut çalışmalarım Lego yapısı sebebiyle çocuklar tarafından çok beğenilmektedir. Soyut heykel formlarının üzerinde organik dokular oluşturarak birbiriyle zıt görünen formları birbiriyle uyumlu formlara dönüştürüyorum. Çalışmalarımın diğer bir ayağı da seramik heykeller ve kumtaşı rölyef çalışmalarım. Seramik heykellerimde tasarım odaklı insan, hayvan soyutlamaları yapmaktayım. Kumtaşı çalışmalarımı da 5-6 cm kalınlığında, 30×40 cm eninde taşlara rölyef çalışmaları olarak yapmaktayım. Torbalı MYO olarak Almanya Wunsiedel kentindeki taş oymacılığı okuluyla kardeş okul projesi kapsamında öğrenci değişim programını da yürütmekteyiz. Bu bağlamda taş oymacılığı ve taş heykel ya da eser restorasyonu konusunda okul olarak oldukça yol aldığımızı söyleyebilirim. Kumtaşı rölyeflerim daha çok bina dış yüzeylerini özelleştirmek amaçlı rölyef kabarma ya da kişiye özel tasarım odaklı çalışmalardan oluşmaktadır.
Mermerden yapılan projeler üzerinde çalışırken mermer size neler hissettiriyor?
Mermer yapısı itibarıyla oldukça dayanıklı, binlerce yıldır kullanılan bir heykel malzemesi. Doğal olarak her heykeltıraş gibi ben de kendine çekti. Öncelikle dayanıklı olması, diğer yönü ise kolay bir malzeme olmaması, her heykeltıraşın çalışmak istemeyeceği bir malzeme. Zor olması sebebiyle mermer heykel, kendisini diğer heykel çalışmalarına nazaran daha değerli ve özel kılmaktadır. Mermer ayrıca yarı transparan yapısıyla ışığı içine alarak heykele ışık ve gölgeyle oynama fırsatı vermektedir.
Projelerinizde hangi tip mermeri daha çok tercih ediyorsunuz?
Çalışmalarımda özellikle Bursa Kemalpaşa mermeri, dolomittik mermerler, Afyon şekeri ya da Muğla beyaz mermerini tercih ediyorum.
Eserinizi tamamladıktan sonra ona baktığınızda ilk olarak ne düşünüyorsunuz, nasıl hissediyorsunuz?
Çalışmalarımın bir kısmını DEU Buca Eğitim Fakültesi bahçesinde sergiliyorum. Çalışmalarım yıllar içerisinde birikiyor ve zamanlarında nasıl bir yol aldığımı görebiliyorum, bu da mutluluk verici.
En çok beğendiğiniz projelerinizden birkaçının adını ve özelliklerini paylaşır mısınız?
Mermer çalışmalarımdan en çok beğendiğim çalışma “Genç Aile” isimli grup heykel çalışmasıdır. Soyut heykellerimden en beğendiğim eser ise “Organik Yapı” ya da organik yapı isimli Lego formudur.
Sorularımın dışında eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Son olarak söylemek istediğim bir şey var; yaklaşık otuz yıldır heykel hocası olarak çalışmaktayım ve elimde oldukça fazla miktarda heykel ya da heykelsi formlar ve çalışmalar birikti. Çalışmalarımın binanın dış yüzeyini kapladığı, genç nesillerinin içerisinde çalışabileceği mermer ve taş heykel yaparak öğrenebileceği bir “Heykel Evi” projesi üzerinde çalışıyorum. Bu konuda sponsor arayışı içerisindeyim.