“Avazeyi bu aleme Davud gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş”
Şair ve devlet adamı Baki’nin vefatının üzerinden 400 seneden fazla geçmiş de olsa bu beyti hala zihinlerimizde dipdiri bir esinti oluşturuyor.
İnsan ne kadar yaşarsa yaşasın sonunda ölüm olduğu değişmez bir gerçeklik. İnsanın öldükten sonra da bir nevi yaşamaya devam edebilme şansı sanırım geleceğe bırakabildiği güzel eserler, güzel işler ve tanıyanların hatıralarından bahsi geçtiğinde yüzlerine yansıyan hoş bir tebessümle mümkün.
Mermer sektöründe taze olduğum yıllarda başka sektörlerde her ne kadar tecrübem ve eğitimim de olsa doğal taş işinde “alaylı” konumundaydım. Bir taraftan işi öğrenmeye çalışıyor, bir taraftan yabancısı olduğum bir alanda doğru bilgiye ulaşabilek için, daha ne yapılabilir sorularıma cevap bulabilmek için kaynak arayışına giriyordum. O zamanlardan farkına vardığım temel bir sorun vardı. Sektörün ne arşivi, ne okulu ne de gerçek anlamda bir bilgi aktarım kültürü oluşmuştu.
Yıllar içerisinde sektörün yaş almış tecrübeli insanlarını dinledikçe, anlattıklarından kendi süzgecimden geçirdiğim bilgi birikimlerini birleştirdikçe, yaşadığım tecrübeler ile harmanladikca kendi çapımda sektörel anlamda belirli bir bilgi/tecrübe seviyesine ulaşabildiğimi düşünüyorum. Ne yazık ki bu süreç yılları alıyor. Maalesef her bireyin de benim kadar bu güzel insanlara temas etme şansı olmayabiliyor. Mermer sektörünün bir arşivinin ve okulunun olmaması gelişimin sonraki kuşaklara aktarımında hakkettiği ivmeyi kazanamamasına yol alıyor.
Her ihtimali, her hatayı kendimiz deneyerek öğreneceğimiz kadar uzun bir yaşam süremiz yok ne yazık ki. O yüzden başkalarının hayatları ve tecrübeleri zamanı verimli kullanmak adına bulunmaz bir nimet.
Çeşitli ortamlarda, daha önce tanışamadığım sektörün eskilerinin anıldığı hatıraları dinledikçe o insanlarla oturup sohbet edebilmeyi arzuladığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Ne yazık ki hayatta değiller ve o şansımız kalmadı. Yıllar içerisinde aynı duyguyu yaşayabilecek bir çok insanımız şüphesiz olacaktır.
Aktarımın sözlü geleneğe dayalı olduğu sektörümüzde, ilerlemeyi ve tecrübe aktarımını kalıcı ve yaygın hale getirmek adına yeni bir proje ile yola çıktık: Taşa Yazılan Hayatlar.
Sektör adına bir yerde bir zamanda taşın ucundan tutmuş, bir ufuk açmış, herhangi bir pazarda, herhangi bir iş geliştirme noktasında öncülük etmiş insanımızın hikayelerini, anılarını kayıt altına almak ve geleceğe deneyimlerini aktarmak düşüncesi ile hareket ettik ve dijital yayıncılık platformlarında kalıcı olarak muhafaza edilebilecek ve bilgiye ulaşmak isteyen herkese okul olabilecek bu projeyi önemsiyoruz. İlk adımımızı Ege İhracatçı Birliği başkanı İbrahim Alimoğlu ile yaptığımız sohbetle attık. Amatör ruhla yaptığımız ilk bölümümüz Youtube’da yayımlandı ve oldukça olumlu güzel tepkiler aldık. Yeni konuklarla, yeni konularla devam etmek için heyecanımız arttı. Projemizden bahsettiğimiz bir çok kişi, yeni bölümlerde gündeme getirmek için farklı isim önerileri getirdiler sağolsunlar. Liste o kadar uzun ki. Sanırım sektöre sektörün mazisini anlatmak adına oldukça uzun bir yolumuz var.
Oluşturduğumuz yayın platformunun zaman içerisinde sektörün dijital arşivi, okulu ve şüphesiz sorunlarının anlatıldığı serbest kürsüsü haline gelmesi en büyük arzumuz.
Baki’nin de dediği gibi
“Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal,
Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.”