Kainatı kutsal bir kitap olarak görürsek, her yaratılan o kitabın şüphesiz birer ayetidir. Tek başlarına zaman zaman varlık nedenlerini sorgulasak bile o bütünün eşsiz ahengi içerisinde hepsinin anlatacağı bir hikayesi muhakkak olacaktır. Doğal taşlar dünyanın üzerine kazınmış sessiz şiirleridir adeta. Sanki breş (breccia) taşlar da o şiirlerin kafiyeleri. Her mısrayı bir diğerine bağlayan sanat…
Dünyanın en eski ve ihtişamını kaybetmeyen mısraları beyaz taşlarsa, o güzellikleri hala ayakta tutan ve birleştiren de breş taşlardır. Beyazın doğal afetlerle, kışlarla, yazlarla, zamanla savaşından aldığı yaraların iyileştirici tedavisi onlar. Savaştıkça, yaralandıkça, iyileştikçe ortaya çıkan güzellikler… Onlar yaşama tutunmanın, her ne olursa olsun hayatta kalma mücadelesinin eşsiz örneklerdir. Ve belki de bu yüzden, dünya yeniden karışmışken, dünya yeni bir mısraya başlama gayreti gösterirken, günümüz kaotik yaralı ortamının insana direnme gücünü yansıtması açısından, bir sonraki mısraya geçebilme gayreti verebilmesi açısından, hayatlarımızda, tasarımda bir yükselişe geçtiler.
Altın sarı saltanatı temsil ettiği kadar kırmızı ve viola tonları da savaşı ve mücadele azmini gösterir. Bir tahta oturmak için çekişen iki hanedan gibi. Kim bilir bu yüzdendir belki bu iki rengi taşıyan breş taşların en fazka revaçta olması. Son zamanların tahta en yakın adayı VIOLA.
Aizonai Antik Kentinden, Efesteki Celcius Kütüphanesine kadar birçok eski yapıda bilhassa sütunlarda görmek mümkün Viola’yı, Türkiye’deki adıyla Afyon Menekşe.
Violayı nasıl tanımlarsınız derseniz, bana göre: Kalın akıcı ve göz alıcı damarlarıyla klasik bordo, zaman zaman küçük roller çalan rafine bir gri, zamansız beyazın şık ve kaotik bir harmanı diyebilirim. İyi bir Viola tasarımı desendeki gözlerin büyüklüğü, desenlerin belirgin kalınlıkta orta koyulukta bordo-menekşe renk tonlamaları ve zemin renginin ne kadar beyaz olduğu ile ölçülebilir. Doğal malzemede her istediğimizi dört dörtlük bulamayacağımız aşikar. Beyaz gözler yer yer krem sarıya dönebilir ama ne kadar beyaza yakınsa o kadar tercih edilir. Gözler zaman zaman küçülür. Makbul olanı büyüklerin de desende kendilerine yer bulabilmesidir. Üretimde klasik ocakçılıktan, maksimum blok verimi almaya çalışmaktan ziyade, bu taşın makbul olan karakterini ön plana çıkartmaya çalışmak esas olan. Her zaman hatırlattığım gibi bu tarz egzotik taşlarda önemli olan bloğun büyüklüğü değil plakanın yüzünün büyüklüğüdür. Daha çok bloktan ziyade daha güzel plaka yüzeyi üretimde ilk prensip olmalı.
Bu tarz taşlar sökümden daha güzel deseni yansıtan blok nasıl alabilirim mantığı ile blok üretimi kurgulanması gereken taşlar. Elbette ki hiçbir şey dört dörtlük değil. Bazen griler daha artabilir. Bazen de beyazlar daha krem olabilir, muhakkak bu blokların da ekonomik değeri vardır. Pazarlama noktasında fiyatlandırma bu noktada ön plana çıkmaya başlıyor. Breş malzemelerde üretim yapmanın da zorluğu bu maalesef. O yüzden fiyat yelpazesi geniş olmak durumunda. Standart bir fiyat skalası oturtmaktan ziyade blok blok taşın değerinin ön görülmesi daha doğru olacaktır.