İnsanoğlu tüm hayatı boyunca bir kültürel etkileşim ile günümüze kadar gelmiştir. Her medeniyet
bir öncekinden derin izler taşımaktadır. Ülkemiz de kültürel zenginlik açısından oldukça zengin bir potansiyele sahiptir. Geçmişten gelen izleri koruyarak ve zaman zaman da tahrip olanları aslına uygun şekilde restore ederek gelecek kuşaklara taşımak, onlara da bu bilinci yaşatmak asli görevlerimizden biri olmuştur. Bu süreçte restorasyon ekiplerine büyük iş düşmektedir. Euromos Marble da titizlikle sürdürdüğü çalışmaları ile tarihi dokulara hassas dokunuşlarda bulunarak, geçmişin belleği niteliğinde olan antik kentlerin geleceğe aktarılması konusunda önemli katkı
sağlamaktadır. Ülkemizdeki önemli tarihi yapıların restorasyon çalışmasında ihtiyaç duyulan taşların
teminini sağlayan firmanın sahibi Mustafa Sarıkavak, bu çalışmalarda yürütülen aşamalar, dikkat edilmesi gereken noktalar ve yaptıkları çalışmalar hakkında dergimize önemli bilgiler verdi. Bu aşamada sözü, Sarıkavak’a bırakıyoruz.
Euromos Marble Yetkilisi Mustafa Sarıkavak: “Şahsi kararlar, Tarihsel ve Kültürel mirasın korunmasına ihanettir”
Tarihi yapıların eskiliği, onların inşai karakterlerinden yani yapılma tarzlarından gelir. İnsani pratik emeğinin yoğun biçimlerinin kullanılmasından yani zanaattan..(taş,demir, ahşap işçiliklerin ve dolasıyla bu yapma aklının uygulamalarından) Her taş; özgül yeri bulunarak, adapte edilerek ve oraya konulduğu farkında olunarak örülür. Betonarme yapılar ise bir kalıp ile her yeri bir seferinde imal edilebilirliği ile taş, tuğla ve ahşap yapılardan ayrılır. Yukarıda bahsettiğimiz gibi bir yapıya kendi kişisel ihtiraslarımız ile kendimizden bir şeyler katmak, şahsi kararlar ile güzelleştirmeye ve tamamlamaya kalkışmak; Tarihsel ve Kültürel mirasın korunmasına ihanet olacaktır. Bireysellikten çıkarak, korumanın bilimsel yöntemlere ve belirli ilkelere bağlı olarak gerçekleştirilmesi amacıyla 1964 yılında Venedik Kongresi yapılmış ve Unesco tarafından 1965 yılında Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi(ICOMOS) oluşturulmuş ve Venedik Tüzüğü yayınlanmıştır. Ülkemizin de faal üyesi olduğu Konsey tüzüğüne ek olarak 1983 yılında yayınlanan 2863 sayılı Kültür Varlıklarını Koruma Kanunu ile de ülkemizde yapılacak olan restorasyon uygulamaları tamamen bilimsel kriterler üzerine oturtulmuştur.
Kullanılacak malzeme, orijinal malzeme ile birebir aynı olamaz
Restorasyon çalışmalarındaki en önemli ilkelerden birisi, ‘Varsayımların başladığı noktada, restorasyon eyleminin durmasıdır’. Ve diğer en önemli ilke ise de ‘Kültür varlığının özgün bölümleri ile restorasyon müdahalelerinin ayrıştırılabilir ama uyumlu olması gereğidir.’ Yukarıda bahsettiğimiz orijinal ile yeni imalatların ayrıştırılabilir olmasını açıklamak gerekir ise restorasyon uygulaması başlamadan önce ‘Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı’ ile koordineli bir şekilde yapılan analiz çalışmaları sonucu, malzeme analiz raporu hazırlanır ve orijinal malzemelerin türleri ve nitelikleri tespit edilmiş olur. Literatür taraması yapılarak yapıda bulunan orijinalin nereden geldiğini hatta malzemenin ocağına varıncaya tespit etmek mümkündür. Ancak yeni imalat olarak kullanılacak malzeme seçimleri orijinal malzeme ile birebir aynı olamaz. Çünkü 100 yıl sonra bakıldığı
zaman orijinal malzeme ile yeni imalat olarak kullanılan malzemelerin ayrımı yapılamaz ise tarihe ve kültürel mirasa o zaman ihanet edilmiş olur. Ton farklılıkları, renk farklılıkları veya malzeme türü farklılıkları olacak ise de yaşlandırma testleri başta olmak üzere yapılacak bilimsel analizler ve yöntemler ışığında seçilen yeni imalat malzemenin orijinal malzemeye zarar vermeyecek türden seçilmesi gerekmektedir.
Restorasyon çalışmasına başlamadan önce Rölöve-Restitüsyon ve Restorasyon projeleri hazırlanıp ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından değerlendirilmesi sonucu onaylı proje elde edilmiş olur. Kazı başkanlıkları ile ilgili koordineli bir şekilde hazırlanmış olan bu projeler, proje müellifi mimar arkadaşımızın uygulama denetimi ve sorumluluğunda alanında uzman Arkeolog ve Restoratör çalışanlarımız ile birlikte restorasyon uygulaması aşamasına geçilir. Her bir uygulamada görev alan ekiplerimiz en az bir mimar, iki arkeolog, iki restoratör, iki taş ustası, bir vinç operatörü ve dört beden işçisi olmak üzere en az 12 kişiden oluşmaktadır. Onaylı projelerde de belirtildiği üzere Restorasyon ve Konservasyon Laboratuvarı analizleri sonucunda restorasyon uygulamasında kullanılacak doğal taş seçimleri yapılıp, orijinal taşlardan ayırt edilebilir ancak uyumlu olmasına dikkat edilir. Taş ustalarımız antik yapının türüne göre malzemeyi işler ve restorasyon uygulamasına
başlanmış olur.
Euromos Marble tarafında restorasyonçalışmaları gerçekleştirilen antik kentler
Tlos Antik Kenti
Muğla ili Seydikemer İlçesi Yaka mahallesi sınırları içerisinde yer alan Tlos Antik Kenti; Unesco Dünya
Mirası Geçici Listesinde olup Likya bölgesi olarak bilinen coğrafyanın en eski yerleşim alanlarından biridir. Tlos Antik Kenti’nin ayakta kalan en önemli iki yapısından biri olan 7500 kişilik Antik Tiyatro’nun sahne yapısının restorasyonu, Euromos tarafından tamamlanmış olup Parados duvarı olarak adlandırılan ön duvarları üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Tiyatrosu’ndaki çalışmalarda anastylosis uygulamaları ağırlıklıdır. Bölge laboratuvarı analizleri sonucu taşın türü konglomera ve kireçtaşı olarak tespit edilmiş olup, yer yer mermer kullanımı da görünmektedir. Orijinal malzemeye en uyumlu malzeme seçimi ile restorasyon uygulamaları devam etmektedir. Fabrikasyon işlemi yapılmayacak olup, antik dönem teknikleri kullanılarak taşlar işlenmektedir.
Beçin Antik Kenti
Muğla ili Milas ilçesi sınırları içerisinde yer alan ve 2012 yılında Unesco Dünya Mirası Geçici Listesine alınan Beçin Antik Kentinde 600 yıllık Yelli Cami’nin restorasyonu Euromos Marble tarafından
tamamlanmıştır. Yelli Cami’deki taş türü bölge laboratuvarı analizleri sonucu küfeki, yöresel moloz taş ve pişmiş toprak olduğu olarak tespit edilmiştir. Fabrikasyon işlemi yapılmamış olup kubbede kullanılan tuğla malzemeler, döneminin tekniği ile kil oluşturulup, kalıplara dökülüp pişirilmiştir. Diğer kesme taş bloklar ise antik dönem teknikleri kullanılarak işlenmiş ve kullanılmıştır.
Euromos Antik Kenti
Yine Muğla ili Milas ilçesi sınırları içerisinde yer alan Euromos Antik Kentinin en dikkat çekici yapısı olan Zeus Labrayndios Tapınağı’nın restorasyon çalışmaları Euromos firması tarafından devam etmektedir. Zeus Labrayndios Tapınağı’ndaki malzemeler bölge laboratuvarı analizleri sonucu taşın türü, Muğla beyazı olarak adlandırılan mermer olarak tespit edilmiştir. Anta duvarlarını oluşturan mermer bloklar fabrikasyon olarak imal edilmiştir. Sütun başlıkları gibi çok ciddi süslemeler ve işlemeler bulunan mermer bloklar ise taş ustaları tarafından şekillendirilip, restorasyon uygulamasında kullanılmak üzere hazır hale getirilmektedir.
Knidos Antik Kenti
Muğla ili Datça ilçesinde bulunan 2500 yıllık Knidos Antik kentindeki en önemli yapılardan biri olan Liman Caddesindeki Heroon, yani anıt mezar yapısının kazı çalışmaları tamamlandıktan sonra rölöve restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmış ve proje verileri doğrultusunda restorasyon uygulamaları yapılmıştır. Antik Dönemde büyük bir yangın geçirdiği tespit edilen yapının ön kısmında bulunan 2 sütün ve 2 paye bloklarının kullanılamaz olduğu görülmüştür. Yapılan analizler sonucu orijinal malzemenin beyaz damarlı mavi beyaz kaplan postu mermer olduğu tespit
edilmiştir. Orijinal tür olarak yakın bir mermer seçilmiş ve taş ustalarının şekillendirmesi sonucu kullanılabilir hale gelen mermer bloklara orijinalden ayırt edilebilmesi için kimyasal müdahale yapılmamıştır. Olduğu gibi restorasyon uygulamasında kullanılmıştır.