Röportaj: Şehriban ÇİMEN
Doğal taş dünyasında öyle bir isim var ki, o bir marka. Seçtiği taşa imzasını attıysa asla sorgulanmaz, kalitesine gözü kapalı inanılır. Bir ocağa girdiği zaman bilirler ki en iyisini O alır. Evet! O isim, Kemal Tan. Sektörün Masterchef’i. Blok Ltd’ in kurucu ortağı. Bugün 72 yaşında olan usta isim, işinin başında çalışmaya devam ediyor. Başarısının altında yatan hikayeyi öğrenmek için kendisi ile Karşıyaka’daki ofisinde buluştuk. Gözlerinin içi gülen, babacan bir tavırla karşıladı bizi. Ses kaydımızı açıp, başladık sohbete. Elbette başarıya çiçekli yollardan gidilmiyor. 1980 yılında doğal taş sektöründe işe başladığında, Türkiye’de ne bugünkü teknoloji vardı ne bugünkü pazar. Çok büyük hayalleri de yoktu aslında. Ama bir iş yapılıyorsa, o en iyi şekilde yapılmalı gayesi ile hareket ediyordu. Öyle çok anısı var ki… İş hayatının belli noktalarında öyle kilit isimler var ki…Gelin hep beraber bu başarılı adamın ilham veren yaşamına göz atalım, sektöre verdiği tavsiyelere kulak verelim. İşte karşınızda bir Kemal Tan hikayesi…
“Gel seni mermerci yapalım”
1950 yılında Samsun’da dünyaya gelen Kemal Tan, ODTÜ Maden Mühendisliği mezunu. “18 yaşına kadar evimizde elektrik yoktu. Liseyi gaz lambası ışığında bitirdim. O zamanlar dünyadan bihaberdik. Bildiklerimiz, okuduklarımızla sınırlıydı. Televizyonla, üniversiteye geldiğim yıl tanıştım” diyor Kemal Tan. Ankara’da 4 yıl Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nde çalıştı, bu süreçte İsveç’te yapılan araştırmalarda görev aldı. Ardından kısa bir süre İzmir’de bir bisiklet fabrikasında, üretim planlama kontrol müdürlüğü yaptı. Ama mutlu değildi. “Özel sektörde de, devlet sektöründe de çalışmayacağım. Gidip limon satacağım” dediği bir gün, aynı okuldan mezun, abim dediği Ragıp Güngören ona, “Gel seni mermerci yapalım” dedi. İşte bu cümleyle Kemal Tan’ın mermer sektöründeki serüveni başladı. O dönemleri şöyle anlatıyor Kemal Tan:
Yıl 2000, yer İzmir Marble Fuar. “Kemal bize sen servis sağla” ‘Ben demir madenleri alanında çalışmıştım mermer işinden anlamam ki!’ desem de, Rahmetli Ragıp abim, ‘Sen akıllı çocuksun, öğrenirsin dedi”. Hayatımda yeni bir dönemin kapılarının açılmaya başladığını hissediyordum. Böylece 1980-87 yılları arasında mermer sektörünün birçok değişik alanında deneyim kazandım. Yeminli teknik büro yöneticiliğinden mermer atölyesine, oradan fabrika yöneticiliğine uzanan yolda hem sektörü hem doğal taşı çok iyi tanıma fırsatı yakaladım. Ancak Türkiye’de yeni yeni gelişen bu sektörün iniş ve çıkışları çok fazlaydı. Yaptığımız işlerde başarıyı yakalayamıyorduk. O yıllarda adeta mermerciliğe küstüm. Yeni bir arayış içindeydim. Bir gün sevgili dostum Anmasan A.Ş’ nin sahibi rahmetli İrfan Mamaç, “Sen çok çalışkansın, işleri de çok iyi biliyorsun” diyerek bana ortaklık teklif etti. İlk ocakçılık maceram da böylece 1995 yılı Muğla Göktepe’de başladı. O zamanlar ocak üretimi konusunda İtalyan müşterilerimizden çok şey öğrendim. Fakat haftanın beş günü Muğla’da otelde kalıyordum. Aklım ise İzmir’deki ailemdeydi. Bu durum beni zorlamaya başlamıştı. Ve 2000 yılında oradan ayrılmaya karar verdim. Sektörel zorluklar yine beni yormuş, mesleğimi bana sorgulatmaya başlamıştı. Yeni bir yol ayrımına geldiğimi hissediyordum. Bu duygular içinde ziyaretçi olarak gittiğim İzmir Mermer Fuarı’nda eski İtalyan dostlarımla karşılaştım. Aslında İtalyanlarla ilişkilerim ilk defa 1989 yılında gittiğim Verona Fuarı’nda başlamıştı. Ocakçılık döneminde onlarla daha sık görüşmeye, iş yapmaya başlamıştım. İtalyanların doğal taştan beklentilerini, çalışma prensiplerini çok iyi biliyordum. Eskiden beri beni tanıyan İtalyan dostlarım İzmir Mermer Fuarı’nda yanıma gelip, “Kemal biz seni tanıyoruz, biliyoruz. Bizim her zaman Türkiye’ye gelip gitmemize gerek yok. Sen bize servis sağla” dediler.
“Ocağının kremasını alırım”
İtalyanların teklifinden sonra 2002 yılında, onların da desteği ile Blok Traverten Mermer Ticaret Limited Şirketi kuruluyor. Şirketin hissedarları Kemal Tan ve eşi Fatma Tan. Bu arada Fatma Tan da ODTÜ Kimya Mühendisliği mezunu. Yaklaşık 20 yıldır İtalya’nın en güçlü firmalarına, Türkiye’den doğal taş tedariki sağlıyorlar. “Genel prensibimdir, pazarlığımı baştan yaparım. Ocak sahibine ‘Ocağının kremasını alacağım. İstediğim yerden, istediğim zaman taşı kestireceğim. Bu benim değil, müşterilerimin talebi. Dolayısıyla bana fiyatını verirken ona göre ver’ derim. Hem ocak sahibini hem de müşterimi korumak zorundayım, diyor Kemal Tan. Bu sayede hem tedarikçim hem müşterim mutlu oluyor. Aynı zamanda Türk doğal taşı da dünya çapında prestijli projelerde yerini alarak hak ettiği değere kavuşuyor.’
“Çok şey öğrendik ama taşı satmasını öğrenemedik”
Fiyat konusu açılmışken, Türkiye ve İtalya kıyaslamaları da yapıyoruz hemen. “Çok şey öğrendik ama satmasını öğrenemedik” diyor ve başlıyor anlatmaya Kemal Tan, “Yaklaşık 4-5 sene önce B2B organizasyonu için Kanada’ya gittiğimizde Kanadalı bir firma, ‘İtalyanları kopyaladınız, en iyi makineleri yapıyorsunuz, ocak nasıl çalıştırılır, nasıl blok kesilir hepsini öğrendiniz, ama bir tek ‘nasıl satacağınızı’ öğrenemediniz! Sizin bir kararlılığınız yok.’ demişti. Maalesef sektörümüzün en büyük problemlerinden birisi bu. Ayrıca birçok ocakta üretim planlaması da yok. Bu iş sadece ocaktan taşı çıkarmakla olmuyor. Sermaye olayını çok önceden iyi planlamak gerekiyor. Dağı çok iyi tanımak gerekiyor. Kesilen taşın devamı gelecek mi gelmeyecek mi bilmek gerekiyor. Doğru rezerv var mı yok mu öğrenmek için yeteri kadar sondaj yaptırmak gerekiyor. Fuarlara gidip nabız ölçmek gerekiyor. Talebe göre ocağı çalıştırayım, taşı stoklayayım mantığı doğru değil. Çıkardığın taş zamanında satılmalı. Çünkü, gün ışığıyla karşı karşıya geldiği zaman, rengi değişmeyecek hiçbir doğal taş yoktur. Dolayısıyla bu tür şeylere özen gösterilmeli.”
“En güzel taş, satılan taştır”
Ocak sahipleri ile olan güçlü bağlantıları sayesinde, Türk ocaklarından çıkan her tür doğal taşı İtalyan müşterilerine temin eden Kemal Tan, sektördeki ilk yıllarında ağırlıklı olarak onikslerle çalıştığını söylüyor. “Akhisar oniksini gördüğümde, Ah! nasıl da büyülenmiştim” diyor. Ve soruyoruz, “Sizce en güzel taş hangisi?” Şöyle cevap veriyor: “Bazen mermerci arkadaşlar bir tane taş ile yanıma gelip, abi bu taş satar mı diye soruyorlar. Onu ben bilmem ki. Müşteri bilir, pazar bilir. Pazar, bu taşı severse güzel bir taştır. Ama sevmezse benim çok hoşuma da gitse taş dağda durur, satılmayabilir. O yüzden bugünkü düşüncem şu: En güzel taş, satılan taştır ve iyi fiyata satılan taştır.”
“Kendimi kanıtlayabilmek için senelerimi verdim”
Mermer sektörüne başlarken, mermer ile ilgili çok bilgisi yoktu. Sektöre küstüğü zamanlar da oldu. Fakat pes etmedi. Zamanla en güçlü İtalyan firmalarına mermer tedariki sağlamaya başladı. O ocağa girdiğinde bilirler ki, Kemal Tan ocağın en iyisini alır. Onun imzası varsa, sorgulanmaz. Peki bu başarının sırrı nedir? Şu sözlerle açıklıyor Kemal Tan: “Hiçbir zaman, en iyi ben olmalıyım demedim. İşimi en iyi şekilde yapmalıyım dedim. Hem üretici hem de alıcı için adaleti sağlamaya özen gösterdim. Bazen, müşterilerine neden bu kadar taviz veriyorsun diye soruyorlar. Onlar benim müşterilerim. Bir şikayet varsa, eğer yapabiliyorsam, onu telafi etmeye hazırım. Müşterilerimle anlaşamadığımız, tartıştığımız zamanlar da oldu. Ama yaşanan her olay bana bir şey öğretti. Ve İtalyanların damak tadını çok güzel kavradım. Müşterilerime benim sunduğum ürünleri daha ucuza sunan yüzlerce e-posta gidiyor. Ama senelerdir öyle bir güven oluştu ki daha ucuz fiyat verseler bile müşterim taşı onlardan almıyor. Eğer Blok Ltd. bu fiyatı veriyorsa vardır bir bildiği diyorlar. İşin devamlılığında güven çok önemli bir şey. Bu güveni sağlayabilmek, kendimi kanıtlayabilmek için senelerimi verdim. Bugün eğer kendime başarılı dediğim bir nokta varsa o da iş yaptığım kişilerin güvenini kazanmamdır.”
Mermere adanmış bir ömür
Sohbet o kadar keyifli ki doyum olmuyor. Biz soruyoruz, o keyifle, heyecanla bıkmadan usanmadan anlatıyor. Mermere adanmış bir ömür… Hikayelerini burada yazmaya sayfalar yetmez. Arada sevgili Fatma Hanım da sohbetimize eşlik ediyor. Sohbetimizin sonuna doğru yaklaşırken, “Öyle çok büyük hırslarım yok” diyor Kemal Tan, “Yeter ki müşterilerimin isteklerini doğru bir şekilde karşılamaya devam edelim. Bizim gibi ODTÜ mezunu olan kızımız Ceyda da yaklaşık sekiz senedir bizimle birlikte çalışıyor. Ofisim ile evim yan yana. Evimden 16 basamak inerim, 26 adım attıktan sonra ofisimdeyim. Şehir dışında bahçeli bir evimiz var, arada oraya giderim. Bahçede vakit geçirmek, ailemle birlikte olmak ve çalışmaya devam etmek bana çok iyi geliyor. Şu anki yaşamımdan keyif alıyorum” diyor. Gençlere de bir tavsiyesi var: “Önce ne yapmak istediğinize karar verin, planlayın ve onu iyi şekilde yapmak için inatla çalışın. Başarı o zaman gelecektir.”
Bazı anlar vardır ki o anlar, hayatımızın seyrinde önemli rol oynar. Bazen bir şeylerin değişmesini çok istesek de ilk adımı atmak için bir kıvılcım bekleriz. Ragıp Güngören’in “Gel seni mermerci yapalım” ve İtalyanların; “Bize servis sağla” sözleri Kemal Tan’ın ticari hayatının seyrini değiştirecek, bugün O’nu sektörün Masterchef’i yapacak yolculuğunun başlangıcındaki en etkili iki kıvılcımdı adeta…Artık röportajımızı tamamlamıştık, ses kaydını kapatıyordum. O sırada Kemal Tan’ın masasının arkasında duran bağlamayı fark ettim. Kırmadı bizi, başladı çalmaya…