FutureBright tarafından gerçekleştirilen “Madencilik Sektörü Bilinirlik ve Algı Araştırması”na göre,
* Madenciliğin ne kadar önemli olduğunu bilen ve madencilik sektörü ile iletişim kurmak isteyen bir halk var
*Madencilik sektörü kamuoyu ile duygusal bağ kurma anlamında çok geride
*Sektör, kamuoyu ile yeterince iletişim kurmamış
****
Ne yapılırsa madencilik sektörünün itibarı kamuoyunun nezdinde kurtulabilir?
Nerelerde yanlış yapılıyor?
Yapılan hangi şeyler kamuoyu tarafından yanlış değerlendiriliyor?
Türkiye’de hangi kesim madenciliğe karşı, hangileri daha yakın?
Hangi yaş grupları madencilik hakkında neler düşünüyor?
Bilgiyi nerelerden sağlıyorlar?
Tüm bu bilgileri öğrenmek ve sorunlara bilimsel yöntemlerle çözüm bulup, uygun iletişim stratejileri geliştirme düşüncesiyle Türkiye Madenciler Derneği öncülüğünde, İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin de desteği ile FutureBright Group tarafından “Madencilik Sektörü Bilinirlik ve Algı Araştırması” yapıldı. Toplam 12 ilde, bine yakın kişi ile yapılan araştırma hakkında “Hayatımız Maden Çalıştayı”nda bilgi veren FutureBright Group Kurucu Ortağı Akan Abdula, “Araştırmamızda kamuoyunun, STK yetkililerinin ve kanaat önderlerinin madencilik sektörüne ve maden türlerine bakışlarını, beklentilerini, olumlu/olumsuz yaklaşımlarını sebepleriyle birlikte derinlemesine keşfettik. Araştırmamızın sonucunda madencilik sektörünün halkla duygusal bağ kurma anlamında çok geride kaldığını gördük. Bu bağ da iletişimle olur. Oysa sizinle, madencilik sektörü ile derin ilişki kurmaya hazır bir halk ile karşı karşıyasınız. İletişim kurmaktan çekinmeyin. Bu işin nasıl düzgün yapılabileceğini anlatın, gösterin” dedi.
“Kimse sizden tamamıyla çevreci bir örgüt olmanızı beklemiyor”
“Araştırmamızın sonucunda madenler konusunda kamuoyunda genel bir bilgi eksikliği gözlemledik. Tam olarak hayatlarına hangi noktalarda temas ettiği, hangi bölgelerde çıkarıldığı bilinmiyor” diyen Abdula, “Madenciliğin ne kadar büyük ekosistem olduğunu çözememiş de olsalar varlığının önemli olduğunu bilen bir halk var. Madenler kamuoyunun gözünde bir ülkenin dışa bağımlı olmamasına, kendi kendine yetebilen güçlü bir ülke olmasına fırsat tanımaktadır. Duygusal bir değer olarak tanımlanmaktadır. Fakat neredeyse Türkiye’nin %60’ı, madencilik faaliyetinin iklime zarar verdiğini düşünüyor. Sizden dengeli bir yaklaşım istiyorlar. Madenciliğin çevreye hiçbir etkisi yok demek dengeli bir iletişim değildir. Evet etkisi var ama bunu bir denge içinde dikkate alıp, önlemler aldığınızı, gelişmeleri takip edip teknolojiye yatırım yaptığınızı ve dünyadaki örneklerinin Türkiye’de de yapıldığını anlattığınız bir noktada, kamuoyu sizi anlayacaktır. Kimse tamamıyla bir anda çevreci bir örgüt olmanızı beklemiyor. Bekledikleri şey, nasıl önlemler aldığınızı onlara anlatmanız” dedi.
Geri dönüşüm hikayelerini anlatın, gösterin
“Paydaşlarınızdan sizden;
Güvenilir olduğunun anlatılmasını,
Sektörün itibarını yükselten, gurur duyulan hikayelerin anlatılmasını,
Yönetimi ve hizmetleri ile halka açık, şeffaf bir sektör olunmasını,
Yöneticiler olarak da öne çıkmanızı, konuşmanızı, şirketlerinizin yaptığı işleri doğru bir iletişimle sahiplenmenizi, Yapılan işlerin çevre üzerindeki etkilerini dikkate aldığınızı anlatmanızı istiyorlar” diyen Abdula, “Bu işin nasıl düzgün yapılabileceğini paydaşlarınıza anlatın” dedi. “Kimse sizden sıfır zarar beklemiyor” diyen Abdula şöyle konuştu: “Türkiye’de de bu işin doğru bir şekilde, dünya standartları şeklinde yapıldığını anlatın. Aynı zamanda her şeyin yenilenmeye tabii olduğunu, madencilik faaliyetinin bittiği bölgelerin yeniden yenileneceğini hikayelerle gösteriyor olmanız gerekiyor. Yenilenme dünyasının madencilikte var olduğunu anlatmakta fayda var. Çünkü madencilik faaliyeti yapılan bölgelerde geri dönüşü olmayan kayıplar yaşandığı düşünülüyor. O geri dönüşüm hikayeleri anlatılmalı.”
“Öz denetim mekanizmalarını güçlendirin”
“Bu ülkede kim madenleri çıkarsın, kim kontrol etsin sorusuna çoğunlukla “devlet” cevabı aldıklarını söyleyen Abdula, “Bu kadar devlet çağrısı yapılması sektör için iyi bir şey değil. Bu durum aslında sektörün öz denetim mekanizmalarının düşük olduğu anlamına gelir. Öz denetim mekanizmalarını güçlendirmek gerekiyor. Sektörün olumsuz etkilerini azaltmak için denetleme organları güçlendirilmeli. Madenciliğin olduğu yerde yaşam var diyen paydaşa sektör, kendi gücüyle ayakta durabileceğini anlatmak zorunda” dedi.