Ünlü Mimar Mimar Kemaleddin tarafından tasarlanan, 100 yıllık tarihi ile Osmanlı döneminin son günlerine tanıklık edip günümüze kadar ulaşan eski adı IV. Vakıf Han , şimdiki adıyla ise Legacy Ottoman Hotel’in Adella Restaurant projesi, doğal taş uygulaması ile göz kamaştırıyor. Doğal taş tedariği ve uygulaması Efendioğlu Mermer tecrübesi, dizaynı ise tasarımları ile ülkemizi İtalya’da temsil eden RDM’S Design & Architecture’ın kurucusu Mimar Erdem Şeker tarafından gerçekleştirilen projede Elazığ Vişne, Verde Guatemela, Bianco Sivec ve Bianco Venato taşlarına yer verildi. Tarihe tanıklık eden, İstanbul şehrinin geçmişine ev sahipliği yapan bu görkemli binanın Adella Restaurant projesinde gerçekleştirilen doğal taş uygulamalarının tüm detaylarını merak ediyor ve projenin Mimarı Erdem Şeker’e soruyoruz.
“Projenin en çok göze çarpan taşı, Elazığ Vişne”
Adella Restaurant projesinde 50 metrekareden fazla doğal taş kullanıldığı bilgisini veriyor Erdem Şeker.
Metrekare olarak daha az kullanılmasına rağmen, projede en çok göze çarpan taşın, Elazığ Vişne olduğunu söyleyen Erdem Şeker, “Projenin mahsen olarak tasarlanan bölümde şarabın kırmızılığını temsil eden, şarap bağları ile tanınan ilimizden elde edilen Elazığ Vişne mermerini tercih ettik. Bar bölümünde ise zeminde ve tezgahta kullandığımız mermer seçimimiz ile yalın ve efektif, sadeliği ile göz dolduran bir alan tanımladık. Bu nedenle o bölümde beyaz ve antrasit tonları kullandık” diyor. “Ben ve ekibim projelerimizi tasarlarken belirlediğimiz ana konsepti yansıtacağına inandığımız malzemeleri seçme konusunda oldukça hassasız” diyen Erdem Şeker, malzemenin doğal olması, konsept içindeki işlevi, ışık ve sirkülasyon gibi yan etkenleri de dahil edip en uygun olan malzeme ve rengi seçmeye çalıştıklarını söylüyor.
“Efendioğlu Mermer, detayları çok güzel çözümlüyor”
“Projenin doğal taş tedariği ve uygulamasında ocakları ve fabrikları olan, uygulama ve işlemede tecrübeli bir firma olan Efendioğlu Mermer ile çalıştık” diyen Erdem Şeker neden Efendioğlu’nu tercih ettiklerini şöyle açıklıyor: “Firmanın tecrübesi ve başarısı ile birlikte özellikle 3. Havalimanı gibi Türkiye’nin prestijli projesinde yer alması da güçlü bir referans oldu. Kendileri ile tasarladığım bir otel projesinde tanışmıştım. Yaptıkları uygulamalarda, detaylarda gösterdikleri hassaslık ve tasarımcıya verdikleri değerden dolayı bu projede de kendileri ile çalıştım. Detayları çok güzel çözümlüyorlar. Bu projemizde de tekrar Efendioğlu ile birlikte çalışmaktan büyük keyif aldım.”
“Tarihin içinden gelen görkemli binaya tekrar dokunmak heyecan verici”
Projenin tasarlanma sürecinde kendisini en çok heyecanlandıran şeyin binanın kendisi olduğunu söyleyen Erdem Şeker, “Burası, tarihi bir değere sahip olan, Birinci Ulusal Mimarlık Akımı’nın önde gelen isimlerinden Mimar Kemaleddin tarafından tasarlanmış bir yapı. Hal böyle olunca yapıya tekrar dokunmak, var olan değerine bir başka değer katma amacını ortaya çıkardı. Proje öncesi alanda mevcut olan en önemli şey konumu itibari ile bize sunduğu manzara idi. Benim için bu bölge İstanbul’un kalbi niteliğinde. Fakat bu mazarada zaman içinde yok olan ya da azalan bir takım şeyler var diye düşünüyorum. Bu sebeple projede kullandığımız yeşil alanlar ve doğal taşlar bize doğayı ve doğallığı hatırlatmak, dışarıda akan yaya, araç, deniz trafiğine dinginlik katmak amacı ile ortaya çıktı. İç mekanda orta mahalin tavanında kullandığımız ayna, iki kıta arasındaki İstanbul Boğazını; üzerinden sarkan cam fanus lambalar ise, balık yumurtalarını ve boğazın bereketini yansıtıyor” diyor.
“Doğal taşlar projelere karakter kazandırıyor”
Projelerinde doğal taşlara sık sık yer veren bir mimar, Erdem Şeker. Doğal taş ya da mermerlerin, projelere karakter kazandırdığına, mekan tanımlarında ambiansı olumlu yönde etkilediğine inanıyor. “Günümüzde malzeme çeşitliliği teknoloji ile beraber gelişse de, tasarımlarımda geleneksel dokunuşlara önem veriyorum” diyen Erdem Şeker, “Bu dokunuşlar bazen göze çarpar, bazen hissedilir. Her iki türlüsünde de en çok kullandığım araç, doğal taşlar. Aynı zamanda doğal malzemelerin, renkleri, dokuları, sürekliliği ile mekanda kendilerini var ettiğini düşünüyorum. Ben de bunu projelerimde kullanmayı tercih ediyorum” diyor.
“Türk taşları ithal mermerlerin gölgesinde kalıyor”
Doğal taş konusunda rezerv ve çeşitlilik bakımından Türkiye güçlü bir konumda da olsa, marka bilinirliği anlamında maalesef istediği yere henüz ulaşamadı. Peki bu durum projelerde doğal taş tercihi yaparken mimarları da etkiliyor mu? Türk mermerleri ithal mermerlerin gölgesinde kalıyor mu? Merak ediyor ve Erdem Şeker’e soruyoruz, şöyle cevap veriyor Erdem Şeker : “Evet maalesef ben de bazı durumlarda ithal mermerlerin gölgesinde kaldığını düşünüyorum. Ama kendi adıma konuşmam gerekirse, ülkemizde doğal taş çeşitliliğinin farkında olup tercihimizi daha çok yerel firmalardan yana kullanıyoruz. Her sene düzenli olarak İtalya fuarlarında standlarını tasarladığım birçok mermer firması mevcut. Hatta geçtiğimiz yıllarda, her yıl dünya çapında yoğun ilgi gören Salone del Mobile tasarım haftasında, Türk mermerlerini tanıtan bir serginin küratörlüğünü üstlenmiştim. Merkez ofisi yurt dışında olan bir mimar olarak, tasarımlarımda Türk taşlarını kullanarak ve bahsettiğim etkinlerde var olarak tanıtım sürecinde var olmaya çalışıyorum.”
RDM’S Design & Architecture
Erdem Şeker Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü mezunu. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonrası Floransa’da dil eğitimi alıp, Milano’da Politecnico di Milano Üniversitesi’nde, Ürün Hizmet Sistem Tasarımı üzerine yüksek lisansını tamamladı. Okul sonrası çalışmalarını heyecanla takip ettiği, Milano’da yaşayan ve tasarım dünyasında çok değerli bir yeri olan Maurizio Favetta ile çalışmaya başladı. 2013 yılında ise RDM’S Design & Architecture’ı kurdu. Başta İtalya ve Türkiye olmak üzere Amerika, Fransa, Rusya’da uluslarası çalışmalarına devam eden Erdem Şeker mimarlık ofisi ve yaptığı çalışmalarla ilgili şu bilgileri verdi: “RDM’S Design & Architecture olarak hizmet alanımızın kısıtlı bir tanımı yok aslında. İç mimari projelerimiz, stand tasarım ve uygulama işlerimiz daha ön planda. Aynı zamanda mimari ve ürün tasarımı çalışmalarımız da aktif olarak devam ediyor. Yaptığımız her çalışma benim için bir değer ve deneyim taşıyor. Ama birkaç tane örnek isterseniz, T.C. Milano Başkonsolosluğu projesi, benim için gurur verici bir çalışma. Paris, Moskova, Newyork, Tokyo gibi uluslararası fuarlarda ülkemin tanıtılmasına vesile olduğum konsept stand projelerimiz oldu. Bu projelerden Tokujin Yoshioka, Fabio Novembre ve Aziz Sariyer’le beraber 2014 yılında Milano Tasarım Haftasında yaptığımız doğal taş sergimiz çok ses getirdi. Bunların yanında IV. Vakıf Han , De Camondo Ailesine ait ‘De Camondo’ binası gibi İstanbul’un tarihi binalarında gerçekleştirme imkanı bulduğum restorasyon ve iç mimari projelerimiz, tasarım ve uygulama süreçlerinde çok keyif alarak ilerlediğimiz ve sonuçlarından gerek müşterilerimizin gerek bizim memnun olduğumuz projelerimiz arasında.”