Gazeteci Fatih Altaylı’nın 23-01-2021 tarihli köşesinde ele aldığı “Güzelim bir adanın yok oluşu” başlıklı yazısına, Alimoğlu Mermer Granit A.Ş Genel Müdürü Burak Alimoğlu’ndan yanıt geldi. Marmara Adası’nın talihsizliğinin adadaki mermer olduğunu, adanın birkaç mermer blok için hızla yok edildiğini iddia eden Fatih Altaylı’ya Burak Alimoğlu, “Talihsizlikle suçladığınız mermer, adanın en büyük şansı, nimeti, ekonomisi ve albenisi. Hatta O adaya adını veren şeyin ta kendisi mermer” diyor.
İşte o cevap:
Fatih Bey merhabalar ,
Ben Hasan Burak Alimoğlu, mermer üreticisi bir firmanın 4. Kuşak yöneticisiyim. Anıtkabir’in yapımıyla başlamış ailemiz mermerciliğe, ‘taş’a şekil vermeye, değer katmaya , bir o kadar da değer vermeye.
Köşe yazınızı büyük merakla ve objektiflikle okudum.
Tahmin edersiniz ki biraz eleştireceğim yazınızı, umarım fikirlerinizi değiştirebilirim.
Marmara Adası çok temiz, çok güzel bir ada size katılıyorum; ama yok olduğu doğru değil.
Ada talihsiz de değil. Talihsizlikle suçladığınız mermer, adanın en büyük şansı, nimeti, ekonomisi ve albenisi. Hatta O adaya adını veren şeyin ta kendisi mermer.
Bu güzelim ada, turizm merkezi olmaktan yaklaşık 4000 yıl önce, burada taş üretilmeye başlandığında çıktı. Çıkarılan taş çok güzel cila aldığı için Latinler bu taşa Marmore dediler. “Cila alan” manasında. Oradan türedi Marmara, adaya da, denize de, tüm dünyadaki mermere de adını verdi.
Yukarıda da bahsettiğim gibi yok olmadı, aksine var etti. Üzerine tarih yazıldı, üstünde yürüyün diye yerlere serildi. Bizans kubbelerini taşımak için sütun oldu, binalara “yapıtaşı” oldu. Vatikan’ın, Ayasofya’nın, Efes’in ve daha bir çok tarihi yapının birer parçası oldular. Yani turizme de dolaylı katkıları var. Yakın tarihten örnek verecek olursak, İzmir Kordon’daki Arkas Müzesi binası, konsolosluk binaları Marmara Mermeri’nden. Tıpkı yanmadan önce ki diğer Kordonu süsleyen binalar gibi.
Bahsettiğiniz üzere diyelim ki bir tüketim söz konusu, hatta şöyle bir varsayım yapalım: Türkiye’nin dört bir yanındaki, tüm mermerciler toplanıp desek ki “Hadi şu Marmara Adası’nı bitirelim.” Değil birkaç sene, yüzlerce senede bitiremeyiz. Gel gelelim kimsenin böyle bir gayesi de yok.
Biz mermerciler ekmeğimizi tam anlamıyla taştan çıkarıyoruz. Madencilik yaparak ülke ekonomisine katkı sağlayıp Türkiye genelinde yaklaşık 250.000 kişiye doğrudan, 2.000.000 kişiye dolaylı gelir sağlıyoruz. Yaklaşık 4 milyar dolar yıllık ihracat yapıyoruz. Ülkemiz dünyanın en zengin mermer yataklarından biri. Binbir yerden izin aldıktan sonra işlettiğimiz ocaklarda tarihe, çevreye, doğaya saygılı olacak şekilde çalışıyoruz. Devletin şart koştuğu her tedbire harfiyen uyuyoruz ki koşul ve yaptırımlar oldukça ağır.
Buyurun Maden Kanunu inceleyiniz. Türkiye ekonomisine katkısını da inceleyiniz. Ya da madencilikte reformlar yaparak 10 senede Avrupa’nın en güçlü 4. ekonomisi haline gelen Finlandiya’yı inceleyiniz. Bunları özellikle rica ediyorum. İnceleyin ki, yaşadığımız zorluklara şahit olun. Türkiye aşığı biri olarak dile getirin, yerli madenciliğe siz de destek verin. Türkiye madencilikle ve yeraltı zenginlikleriyle nasıl Dünya Ekonomisinde palazlanabilir diye yaşlılara, gençlere, çocuklara herkese anlatın ki torunlarımıza ayakları üzerinde durabilen bir Türkiye bırakalım. Biz anlatırsak olur mu bilemem ama sizin kaleminiz güçlü. Ben biliyorum ki, siz anlattığınızda güzel şeyler olacaktır.