Doğanın zengin rezervlerinde bulunan renkleri, yaşam alanlarına dönüştürmek isteyen müşterilerine 40 yıldır hizmet veren Ak Granit Mermer, ülke ekonomisine sağladığı katkıyı emin adımlarla sürdürmeye devam ediyor. Firmanın yönetici koltuğunda bulunan genç iş adamı Muhammed Tarık Çelik, babası Hayrettin Çelik’ten devraldığı yönetimi daha da ileriye taşımak için var gücü ile çalışıyor. Girişimci ruh ile hareket eden, risk almaktan korkmayan, zorluklara karşı mücadeleden vazgeçmeyen, geçmişin tecrübesini bugünün bilgisi ile harmanlayan Muhammed Tarık Çelik, “İsteyip de alamayacağımız ve satamayacağımız taş yok” diyor. Aldıkları radikal karar ile üretimden vazgeçip tamamen ihracata yönelen ve Muğla’da mermer deposu açan firmalarının dününü ve bugününü anlatan Muhammed Tarık Çelik’in şikayetleri de yok değil. Gelin hepsini kendisinden dinleyelim.
“Sezgilerim yeni rota belirlememi sağladı” Şirket, ilk olarak 1984 yılında Sivas’ta mermer atölyesi olarak kuruluyor. Yıllar içerisinde ocak açılıyor, fabrika kuruluyor.. Granitin popüler olması ile birlikte granit ithalatına da başlanıyor. Tarık Çelik, “Granit ithalatında işlerimiz o kadar iyiydi ki, sipariş ettiğimiz granitler daha yoldayken satılıyordu. İzmir’de bir granit fabrikası açmıştık. İstanbul Sultanahmet’te bulunan bölgelerin tamamına biz malzeme veriyorduk. Böylece de 2000’li yılların başlarında İstanbul’daki ilk üç-dört granit deposundan biri olmuştuk. Amerika’da da işlerimiz çok büyümüştü ve Miami’de depo tutmuştuk. Her şey yolunda giderken 2008 yılında Mortgage krizinin yaşanması, Amerika pazarının yavaşlamasına neden oldu. Bu durumun etkisi ile farklı pazarlara yöneldik. O süreçte özellikle Türkiye’de granit çok fazla satıldı. Çok güzel müşteriler bulduk, çok güzel mallar sattık ama ta ki 2018 yılına kadar” diyor. 2018 yılında dolar kurundaki yüksek artış, ekonomik iniş çıkışlar, sektörde yaşanan beklenmeyen gelişmeler, Tarık Çelik’i acilen yeni bir rota belirlemeye itmiş. Rotanın adı: Al-Sat
İlk ihracat Dubai’ye Tarık Çelik o süreci şöyle anlatıyor, “Dolar kurundaki artıştan önce kendi aramızda, ihracata yönelme planları yapıyorduk. Bunun nedeni de 2018 İzmir Marble Fuarı’nda piyasanın kötüye gittiğini, kimi firmaların batma noktasına geldiklerini sezinlemem olmuştu. Önce iç piyasayı yavaşlattık. Mümkün olduğunca peşin para, kısa vadeli çeklerle çalışmaya başladık. 2018 yılının Ağustos ayında doların yedi liraya çıktığı gün, Dubai’deydik. Planımız o gün akşam uçağa binip dönmekti fakat dolar artınca biletimizi bir gün daha erteledik. Mal satmadan dönmeyecektik. Ve sattık da. İhracatçı olarak ilk konteynırımızı, Dubai’ye gönderdik. Sonrasında da çok yüklü siparişler almaya başladık. Libya’ya da savaş başlamadan önce aylık, yaklaşık 300 konteynır ürün gönderiyorduk. Libya’da savaş çıkınca siparişler durdu ama biz durmadık. Hedef pazarları belirleyip, agresif bir şekilde pazarlama çalışması yaptık. Irak’a yöneldik, Katar’da, Kuveyet’te müşteriler bulduk. Tecrübelerimiz ve sezgilerimiz bize yol gösterdi. Sezgilerinize güvenin. Yeri geliyor sezgileriniz, bir şirketi iflas etmekten kurtarabiliyor.”
“Satamayacağımız taş yok” 2018 yılında Dubai ile ihracata başlayan firmanın bugün, 120’ye yakın portföyü bulunuyor. Tarık Çelik, bu firmaların yaklaşık 45 tanesine her ay ürün gönderdiklerini, çok yüklü alım yapan da 20 tane firmaları olduğunu söylüyor. Özellikle Ortadoğu piyasasında ciddi bir güce sahip olduklarının altını çizen Çelik, “Yeni müşteri arayışına girmiyoruz. Yetişebileceğimiz işlere yoğunlaşmak istiyoruz. Muğla, Kemalpaşa Burdur Bej ve traverten taşları ile çalışıyoruz. Bunların dışında Vietnam White, Hindistan granitleri de portföyümüzde bulunuyor. İsteyip de alamayacağımız ve satamayacağımız taş yok. Yeter ki bizi tanısınlar ve fiyatlar konusunda eşit olsunlar” diyor.
“Çok mücadele verdim ama olmadı” Evet fiyatlar! Yıllardır konuşulan, çözüm bulma konusunda ise çok yol katedilemeyen sektörün en önemli sorunlarından birisi. Üretimden vazgeçme nedenlerinden birinin de fiyat rekabeti olduğunu söylüyor Tarık Çelik. “Fabrika kurmuşsunuz, vakit harcamışsınız, sermaye ortaya koymuşsunuz 33-34 TL’ye mal ettiğiniz taşı, başka bir firma 35 Lira’ya vadeli çek ile satıyor. Üretmeye, bu kadar zahmete ne gerek var o zaman?” diyen Tarık Çelik şöyle konuşuyor: “Zamanında 650 Dolara alabilmek için sıraya girilen bir taş, şimdi 150 Dolara zor satılıyor. Fiyat rekabeti ve kontrolsüz üretim ile taşlarımızın değeri öldürüldü. Örneğin 25 senelik rezervi olan ocağı, neden 15 senede bitiriyorsunuz? Bunlar bu ülkenin madeni. Bu madenler bir daha çıkmayacak. Ülkeyi vücut olarak düşünün, kolumuzu bacağımızı kesip kesip bedavaya satıyoruz. İran deseniz, Türk doğal taş sektörü için çok büyük bir tehdit. Pandemiden sonra bunu çok daha net göreceğiz. Geçmiş yıllardan beri devam eden ‘haksız fiyat rekabeti’ alışkanlıklarını değiştirmek konusundaki direncin artık kırılması gerekiyor. Ucuza satılan taşları keşke belirli bir seviyeye çıkarabilsek. Bu olayı ülkenin başına ben getirmedim. Düzeltmek için çok çalıştım, çok mücadele verdim ama olmadı. Belki de gücüm yetmedi.”
“Pes etmedik ve hep kazandık” “Sektör için de firmam için de çok mücadele verdim” diyen Tarık Çelik şöyle konuşuyor: “İşime sekte vurmaya çalışanlar, beni kaybetmeye zorlayanlar da oldu. Ama biz pes etmedik ve hep de kazandık. Müşterimizi hiç kaybetmedik. Çünkü ürünü aldığımız yere de sattığımız yere de hep dürüst davranıyoruz. İşimizi kaliteli yapıyoruz. Gözümüzden kaçan herhangi bir hata olursa da bunların telafisinin tamamını biz karşılıyoruz. Kimseyi mağdur etmeden, güzel bir tanıtım ve pazarlama yapmaya çalışıyoruz. Bunu da çok iyi başardığımızı düşünüyorum. Müşterilerimiz ile kurduğumuz bu sağlam güven hissi, ilişkilerimizin istikrarlı olmasını sağlıyor. Sermayeniz bitebilir, şirketiniz iflas edebilir fakat siz markanızın değerini korudukça, her şeyi tekrardan inşa edebilirsiniz. Bizim için de isimimizin iyi anılması her şeyden önce gelir. Bunun için 40 yıldır çalışıyoruz ve var gücümüzle de çalışmaya devam edeceğiz.”