Türkiye Madenciler Derneği (TMD) tarafından 4 Aralık Dünya Madenciler Günü etkinlikleri kapsamında online olarak “Pandemi Sürecinde Madencilik” konferansı gerçekleştirildi. Konferansın açılış konuşmasını yapan TMD Başkanı Ali Emiroğlu, “Sürdürülebilir madenciliğin temel taşlarından en önemlisi, iş sağlığı ve güvenliğidir. Bu konuda iş verenden yöneticisine, çalışma arkadaşlarımızdan ve kamuya kadar hepimizin ortak sorumluluğu var. TMD olarak önce insan diyoruz. İnsan ve çevreyi önceleyen bir madencilik anlayışı ile üretimin sürdürülmesini destekliyoruz. Bugün gelişmiş ülkelerin tamamına yakını, öz kaynakları olan madenleri üreterek sanayilerini kurmuşlar ve refah düzeylerine erişmişlerdir. Madenler işletilemez ise madenleri kullanan sanayiler de durur. Hammaddesini ithal etmek zorunda kalır ve uluslararası rekabet gücünü kaybeder” dedi.
“Madencilik, zor bir süreç yaşıyor”
Yeryüzünde bilinen 90 çeşit madenin 80 çeşidinin varlığının Türkiye’de tesbit edildiğini ve bunun 70 çeşidinin hali hazırda üretildiğini söyleyen Ali Emiroğlu, “Ülkemiz oldukça yüksek maden potansiyeline sahip. Ancak Dünyanın en meşakkatli mesleklerinden olan madencilik, zor bir süreç yaşıyor. Dünyada oluşan gerginlikler ve ticaret savaşlarının üzerine ortaya çıkan koronavirüs salgını, sektörü olumsuz etkilemeye devam ediyor. Mevzuattan gelen sorunlar da sektörün en önemli sorunudur. Ruhsat güvencesinin sağlanması, izin süreçlerinin öngörülebilir olması, işletmelerin devamlılığı ve yeni yatırımların yapılması son derece önemlidir. Dünya ülkelerinden çok daha fazla yükseklikte olan orman izin bedelleri, artık ödenemez noktadır. İzin süreçlerinde de aylar, bazen de yıllarca gecikmeler yaşanmakta. Bu durum birçok işletmenin zora düşmesine hatta kapanmasına yol açmaktadır. Madenciliğin partilerüstü bir anlayışla değerlendirilmesini ve desteklenmesini istiyoruz” diye konuştu.
“Yöre halkı ile çatışarak etkin bir madencilik sürdürülemez”
Toplumda madencilik ile ilgili son derece olumsuz bir algının olduğuna da dikkat çeken Ali Emiroğlu şunları söyledi: “Bu algıyı, doğru bilgilendirerek değiştirmek zorundayız. Sağlıklarından, çevreleri ve sosyal yaşantılarından, geleceklerinden endişe duyan yöre halkı ile çatışarak etkin bir madenciliğin südürülmesi düşünülemez. Bu yüzden yerel toplumun güveninin kazanılması ve karşılıklı bir mutabakatın sağlanması gerekmektedir.”
“Sorunların çözüm aciliyeti arttı”
Bütün ülke ekonomilerinde hammadde ve enerji kaynağı olması bakımından madenin stratejik bir öneme sahip olduğunu söyleyen İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Dinçer ise, “Tüm ürünlerin neredeyse hammaddesi olması sebebiyle Türkiye ekonomisine 40 milyar dolarlık katkı sağlayan, doğrudan 150 bin, dolaylı olarak da 2 milyon insana istihdam alanı yaratan sektörümüz, 2019 yılı itibariyle 4.3 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Ülkemizin zenginliğini doğru bir biçimde çıkartmak, işlemek ve ülke ekonomisine sunmak ana hareket noktamız olmalı. Bugün bunu gerçekleştirme noktasında çözülmeyi bekleyen sorunlar yaşıyoruz. Bunların bir kısmı maden arama çalışmalarına, bir kısmı madenimizi daha katma değerli bir hale getirecek yeterli işletmeye sahip olamamaya, bir kısmı mevzuata, bir kısmı doğru madencilik kriterlerine dair. Bu sorunların çözüm aciliyeti düne göre daha fazla artmış durumda. Çünkü pandemi bize, kendine yeterli bir ülke olmanın önemini bir kez daha gösterdi. Maden bakımından zengin bir ülke olduğumuzu söylüyoruz, peki bu madenlerin ne kadarını çıkarabiliyoruz ya da çıkardığımız madenlerin ne kadarını kendimiz işleyerek katma değerli hale getirebiliyoruz? Yüzde 37’lik pay ile maden ihracatımızda en önemli pazar olan Çin’e 2019 yılında, 1,3 milyar dolarlık ürün satışı gerçekleştirdik. Hammadde olarak ilettik ve gelişmiş sanayilerde kullanılmasına imkan sağladık. Biz de kendi sanayimizi daha çok geliştirerek umuyorum ki ileride uç ürüne de varan sonuçlar elde ederiz’ diye konuştu.
Kazalar, madenciliğin önemini ikinci plana attı
Toplumdaki madencilikle ilgili olumsuz algının değiştirilmesi gerektiğini de vurgulayan Dinçer şöyle konuştu: “Madencilik alanında yanlış uygulamalar nedeniyle hepimizi derinden yaralayan kazalar yaşandı. Bu olaylar aynı zamanda madenin önemini ve hayatın her alanında var olduğu gerçeğini geri plana itti. Geniş kesimlerin tepkisi ile karşılaştık. Çevreye uyumlu, iş sağlığı ve güvenliği öncelikli madenciliği daha fazla göstererek bu algıyı değiştirebiliriz. Sektör olarak hep birlikte bu algının değişmesi yönünde çalışmalar göstermek zorundayız.”