Röportaj: Şehriban ÇİMEN
Sonsuz bir hayal gücü, sınırsız bir yetenek sert ve soğuk mermeri hüzünlü bir bakışa, bir kuş tüyüne, bir haykırışa dönüştürebiliyor. Kelimeler ile ifade edilemeyen duygular usta bir heykeltıraşın taşa dokunmasıyla, taşın içinden çıkarak, hayat bulabiliyor. Tıpkı usta heykeltıraş Malik Bulut’un büyülü elleri ve sınırsız hayal gücü ile buluşan taşlar gibi…
Malik Bulut, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü mezunu.. Doğal taşlar ile yaptığı eserler İstanbul, NewYork, Chicago, Romanya, Bakü, Sofya, Beyrut gibi merkezlerde sanat fuarlarında sergilendi ve koleksiyonlara girdi…Ağırlıklı kullandığı taşlar Siyah Serpantin (Hatay) ve Beyaz Mermer (Afyon) ama her türlü taşa açık kapı bırakıyor çünkü, “Her taşın söyleyecekleri olabilir. 10 bin yılda oluşan bir taş ya kaldırıma döşeniyor ya lavabo oluyor ya da dünyanın şöhretini duyduğu biricik bir sanat eseri oluyor. Oysa o taşın hayatta bir kez bir şey olma şansı var. Taş çok kıymetli benim için” diyor.. Acaba kaçımız bu şekilde yaklaştık doğal taşa? Hayatta bir kez bir şey olma şansı olan taşın, toprağın altında beklerken ki sonsuz sessizliğini bozup, ona hayat veriyor Malik Bulut.. “Çocukluğumdan beri bilinçaltımda biriktirdiğim taşlarım vardı hep” diyecek kadar doğal taş tutkunu…Onun bir hayali var.. Bunun için ilk adımını yıllar önce attı bile.. İstanbul Kumburgaz’da aldığı çorak araziyi heykellerin, ağaçların yeşerdiği, kuşların konacağı bir ortama çevirdi. Adını da “Müzesini Düşleyen Heykel Tarlası” koydu. Gerekli fonlar ya da sponsorluklar sağlandığı takdirde AB nezdinde bir açık hava heykel müzesi yapmak istiyor. İtalyanlar diyoruz, katma değer diyoruz, sanat diyoruz, estetik diyoruz, marka diyoruz, diyoruz da diyoruz…İşte taş bizim, sanatçı bizim. Neden olmasın? Artık taşı, hak ettiği sanatla buluşturma zamanı değil mi?
Heykel ve doğal taş sizin için ne ifade ediyor?
Heykel, günümüzde artık neredeyse malzemede sınır tanımadan her şeyden yapılabiliyor. Benim tercihim ise doğal taş ve türevleri oluyor. Öncelikle kalıcı olması, yontu esnasında her zaman anlık duygu aktarımı ve şiirselliğe tanıklık ediyor. Ayrıca geleneksel yontu sürecinde insanın becerisi, bilgisi ve tecrübesi de düşünsel olarak birlikte hareket ediyor. Yontudan aldığım haz, dokunma duygusu, zihnimdeki biçimi kütleden çekip çıkarmak ve eserin sonsuza kadar kalıcı olması. Taşı eğip bükebiliyorum, kendi içinde hareket ettirip boyunu bile uzatabiliyorum hatta. İnceltip hafifletebiliyorum ama asla kırılganlığının önüne geçemiyorum.
Sert ve kırılgan bir malzeme olan mermer ile çalışmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?Öncelikle malzemenin kırılganlığı insana sabrını, kontrolünü hiç kaybettirmiyor. Yapım aşamasında daima canlı olmak zorundasınız. Bütün duygular açık, hem taştan hem kullanılan aletlerden gelen sesleri duymak zorundasınız. Taşla aynı frekansı yakalayıp sonuca birilikte gitmek gerekir. Sertlik ve ağırlık işçiliği arttırırken, sonsuzluk ve kalıcılığa sizi taşıyabilir.
Doğal taşla olan ilişkiniz sanat yaşamınızda nasıl başladı ve nasıl devam etti?
Taşlarla yolculuğum üniversite yıllarında seçmeli atölye dersinde taş atölyesini tercihle başladı ve hiç değişmedi. Fakat çocukluğum doğada geçtiği için hep bilinçaltımda biriktirdiğim taşlarım, kayalarım vardı.
Doğal taşlarla yaptığınız çalışmalarınızda kullanacağınız taşları nerelerden temin ediyorsunuz?
Benim temel malzemem taştır. Gerekli gördüğüm projelerde taş ve bronz birlikteliğini seviyorum. 2018 Troya gezisi dönüşümde yol boyunca taşlar ilgimi çekmişti. Arabamı durdurup bir tona yakın taşı, kasamda iki gün taşımıştım. Her gittiğim tatillerden topladığım ilginç taşlar valizimden, çantamdan çıkmıştır hep. Bu kış Ankara sergim dönüşümde yine yollardaki taşları doldurdum arabama, şimdi bir projede kullanıyorum. Ülkemiz taş cenneti, tüm taşlar sır dolu benim için.
Ağırlıklı olarak hangi taşları kullanıyorsunuz?
Ağırlıklı olarak siyah serpantin (Hatay) ve beyaz mermer (Afyon) kullanıyorum. İki karşıt renk. Siyah taş volkanik ve ilginç bir taş, şekil vermeye çok müsait, esnek ve kırılgan değil. Işığı çok iyi yansıtıyor. Afyon beyazı çok narin, kadınsı, kırılgan. Bitmiş hali bir tene dokunur gibi. Işığı öyle güzel yutuyor, içinden geçiriyor, hapsetmiyor. Aydınlatıyor, ısıtıyor. Ama her türlü taşa açık kapı bırakıyorum, her taşın söyleyecekleri olabilir diyorum.
“Hiçbir robot, Bernini’nin Daphne heykelindeki duyguyu yaşatamaz bana.”
Doğal taş ocaklarını hiç ziyaret ettiniz mi?
Taş ocakları beni hep heyecanlandırmıştır. Özellikle çalışma bitmiş ocaklardaki dev aynaları yerinde işlemek, büyük bir esere dönüştürmek istemişimdir.
Heykellerinizi yaparken teknolojiden ne kadar yararlanıyorsunuz? Teknoloji ile el işçiliği arasındaki en büyük fark nedir?
Benim için elin dokunduğu, kontrolü elin sağladığı tüm alet ve makineler çok önemli. Heykellerimi kütleden yontarken daima taşın sesini dinlerim, bazen durup ara verdiğim de olur. CNC gibi son teknolojik robotlar, taşa dışarıdan yakıştırılmış üniformalar gibi yaklaşır. Hiçbir robot, Bernini’nin Daphne heykelindeki duyguyu yaşatamaz bana. Robotların sanat alanında kullanılması sanatçıyı tembelliğe itip yeteneğini körelttiğini düşünüyorum. Fotoğraf makinesiyle portre ve ressamın yaptığı portre ile benzer ilişki bahsettiğim.
Doğal taşlar ile çalışan bir sanatçı olarak doğal taş sektörünü gözlemlediğinizi düşünerek; sektörün tasarıma, estetiğe bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Günlük yaşamımızda giydiğimiz, kullandığımız, dokunduğumuz her şey bir tasarım ve endüstri ürünü. Bu kaçınılmaz bir durum. Herkes taşı dümdüz keser kullanırsa, orda kimse yoktur. Oysa insan yaşamını zevkle yaşamak için estetikle, güzellikle donatmak ister. Bunun için ise sade, iyi, ergonomik tasarıma ihtiyaç vardır. Son yıllarda mermer ve taş fuarlarında farklı tasarım ve fikirlerle standlarda yenilikler gözlemliyoruz. Düşünün 10 bin yılda oluşan bir taş ya kaldırıma döşeniyor ya lavabo oluyor ya da dünyanın şöhretini duyduğu biricik bir sanat eseri oluyor. Oysa o taşın hayatta bir kez bir şey olma şansı var. Taş çok kıymetli benim için.
Çalışmalarınız bu zamana kadar nerelerde sergilendi?
Çalışmalarımın büyük boyutlu kısmı Anadolu’da bir çok üniversite kampüsünde ve kent merkezlerinde bulunmakta. Bunun dışında başta İstanbul, New York, Şikago, Romanya, Bakü, Sofya, Beyrut gibi merkezlerde sanat fuarlarında sergilendi ve koleksiyonlara girdi. Ayrıca T.C. Dışişleri Bakanlığı bina girişlerinde, Sofya Türk Büyükelçiliği bahçe ve iç mekanlarında eserlerim bulunuyor.
“Klasik geleneğin çizgisinde taşa, çağdaş yorumlar yüklemeye çalışıyorum.”
Eserlerinizin sergilenmesi için mermer fuarlarından davet aldınız mı? Böyle bir davet gelirse kabul eder misiniz?
Bir kaç mermer fuarında küçük çapta işlerim sergilenmişti. Ama bu fuarlara programlı hazırlanmak ve etkili bir tasarımla katılmış olmak isterim.
İlham kaynağınız nedir?
Ben kent hayatındaki koşuşturmaları, sıkışmışlıkları, kaosu ya da insanı eğlendiren sanat yapmıyorum. Günümüzde bu tarz işleri birçok koleksiyonerlerde görürsünüz. Klasik geleneğin çizgisinde taşa çağdaş yorumlar yüklemeye çalışıyorum. Kalıcılık, güzellik ve anlamın peşindeyim. Tarih, insan hikayeleri, mitoloji, edebiyat, şiir beni besleyen konular.
Atölyeniz hakkında bilgi verebilir misiniz? Burası için ileriye dönük hedefleriniz ve sektörden beklentileriniz nelerdir?
Uzun yıllar hayalini kurduğum açık hava heykel atölyemi, 2014 yılında İstanbul Büyükçekmece-Kumburgaz tepesinde 20 dönüm civarı bir tarlada başlattım. Ürettikçe heykelleri tarlaya yerleştirdim, çok yakıştılar. Çorak tepeye 50p civarında ağaç ektim, yeşerttim. Şimdi kuşların konacağı, yuva yapabileceği bir ortam var. Gün geçtikçe hayaller büyüdü, heykeller tarlaya yakıştı. “Müzesini Düşleyen Heykel Tarlası” diye paylaşımlar yaptım, olumlu tepkiler aldım. Yesemek-Efes-Tripolis …. gibi Dünyanın en eski ve en önemli heykel okulları, bizim topraklarımızdaydı. Şimdi ise heykel yoksunu bir ülkeyiz. Gerekli fonlar ya da sponsorluklar bulduğum takdirde AB nezdinde bir açık hava heykel müzesi yapmak düşüncesindeyim. Burada edebiyat, şiir, felsefe, fotoğraf bilim ve bilimdışı sempozyumlar atölye çalıştayları yapılabilsin isterim. Başlangıcı tek başıma yapacaksam tırlar dolusu taş ve kayaya ihtiyaç duyuyorum. Uzun zaman alacak böyle olursa ama değer bence.
En büyük hayaliniz nedir?
Müzemi kurmak, yaşatmak ülkemiz ve insanımız adına, insanlık ve geleceğimiz çocuklarımız adına faydalı olacağına inanıyorum. Taş cenneti ülkemizin taşlarını kullanarak, önem teşkil eden bir anıt dikmek isterim.