Röportaj: Şehriban ÇİMEN
Tüm Dünyanın zor zamanlardan geçtiği bir dönemdeyiz…Covid-19 Pandemisinin ülkemizde de görülmesi ile birlikte özellikle Mart ayından Haziran ayına kadar olan süreç, hemen hemen herkes için çok sancılıydı. Pandeminin yarattığı ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerin başında ise doğal taş sektörü geliyor. Virüsün etkisinin yavaş yavaş azalıp, yeni normale adım attığımız bugünlerde tüm tedbirlerimizi alarak İvme Marble’ın Türkiye’ye kazandırdığı yatırımını yerinde görmek için yola çıkıyoruz..Firma sahibi Şavaş Pervanlar ile röportaja giderken açıkçası böylesine gösterişli bir mekan ile karşılaşacağımızı tahmin etmemiştik.. İvme Marble’ın İzmir Torbalı’daki idari binasına adım attığımızda kendimizi bambaşka bir dünyanın içerisinde bulduk…Burası için tam anlamıyla ‘doğal taş sektörünün gurur abidesi’ diyebiliriz.. Yerler, duvarlar, kolonlar birbirinden lüks onikslerle döşeli… Büyülenmemek elde değil…Biz büyülenmiş bir şekilde mekanı incelerken Savaş Bey bizi her zamanki gibi o neşeli yüzüyle karşıladı..Evet zor zamanlardan geçiyorduk ama hepimizde, İvme Marble’ın katma değer yaratacak yeni yatırımını hayata geçirmiş olmasının heyecanı ve mutluluğu vardı…Elbette gündemimiz sadece yatırım değildi.. Pandeminin etkisinden, fiyat rekabetine, bürokratik engellerden, makine sektörüne kadar pek çok konu hakkında konuştuk. Savaş Pervanlar söze, “Taşımızın hikayesini anlatamıyoruz” diye başlıyor ve “Taşımızı hissetmeli, onu anlamalı ve en iyi şekilde sunmalıyız. Sanata, tasarıma önem vermeliyiz. Mücadelemiz miktar odaklı değil, kalite odaklı olmalı. Bence biz Türkler, bunu başarabiliriz” diyordu.
40 bin metrekarelik kapasiteli plaka deposu
Böyle bir vizyona sahip firmanın da ebatlı üretime yönelik yatırım yapması, bizi şaşırtmıyor. Yatırım sürecini, neden plaka deposuna ihtiyaç duyduklarını ise şu şekilde açıklıyor Pervanlar: “Ciddi bir şekilde plaka talebi alıyor, blokçu olduğumuz için ise projenin içerisine dahil olamıyorduk. Müşteri, taşı işlemediğim için İtalyan firmasına gidiyordu. İtalyanlar benden bloğu alıyor, işliyor ve parasını kazanıyordu. Bunu çözmemiz gerektiğini düşündüm. Madem ki her zaman yerlilik ve millilikten bahsediyoruz, o zaman üretimi de biz yapmalıyız. O proje Amerika’daysa oraya gidip, projeye biz dokunmalıyız, katma değeri ülkemize kazandırmalıyız. Ayrıca sektörümüzde 2018 yılından sonra ciddi düşüşler yaşanmaya başlandı. Pandeminin de etkisiyle ihracatımızda neredeyse yüzde 70’lik bir kayıp söz konusu. Bir an önce sektörün hızlanıp, iş yapması gerekiyor. Sadece ham madde satmaktansa, projelere dokunalım üretim yapalım, istihdam yaratalım istiyoruz. Yatırımımıza biraz da bu yüzden karar verdik.” Ve bu düşünce ile İzmir Torbalı’da kapalı alanı 4 bin metrekare olan plaka deposunu açmaya karar veriyor. Hem kendi taşları hem de ithal ettiği butik taşların sergilendiği depo iki katlı olup, toplam 40 bin metrekarelik bir plaka kapasitesine sahip. Pervanlar Afyonkarahisar, Denizli ve Muğla’dan yaklaşık 8 bin metrekarelik butik beyaz ürünlerin de geleceğini, ilerleyen dönemlerde Türk ürünlerine ağırlık vereceklerini söylüyor.
“Başaracağıma inandım, devletten destek almadım”
Firma, İzmir Marble Fuarı döneminde depo için büyük bir açılış yapmayı ve satış potansiyeli yakalamayı planlıyordu. Ancak yaşanan Pandemi planların değişmesine neden oldu. “Pandemi nedeniyle yaklaşık 3-4 aylık bir kaybımız var” diyen Pervanlar, “Pandemi sürecinde yönetim kadromuz aralıksız olarak home office çalışarak sürekli müşterilerimizle iletişimde kaldı ve umutlar sürekli pozitif tutuldu. Günün sonunda bu zor döneme rağmen ihracat hiç durmadı. Devletimizin sağladığı kısa çalışma ödeneğine group firmamızın mermer, inşaat ve otelcilik birimlerinden hiçbiri adına başvuruda bulunmadık. Gerçekten ihtiyacı olan, çalışanını işten çıkartmak zorunda olan birileri varsa O başvursun, faydalansın istedik. Bu dönemde elimizi taşın altına koyarak zor dönemi en az kayıpla atlatacağımıza inandık ve çok şükür başardık. Böyle dönemlerde çok sayıda şirketimizin bu tür girişimlerde bulunması, ülkemizin ekonomisinin daha güçlü bir şekilde olumsuzlukları atlatmasına katkı sağlayacaktır” diyor.
Fabrika yatırımı
Pervanlar sadece plaka deposu yatırımı ile de sınırlı kalmıyor. Plaka deposunun hemen yanına yaklaşık 25 Milyon TL’lik bir fabrika yatırımı da gerçekleştirmek için adımını çoktan attı. Kısa bir süre içerisinde fabrikanın inşaatına başlanacak. Kapalı alanı 4 bin 500 metrekare olan fabrikada katrak, plaka cila ve fırın hattı ve projeler için CNC hattı olacak. Bunun için İtalyan makine firması ile de ön protokoller yapılmış. Neden İtalyan makineleri diye sorduğumuzda Pervanlar şöyle açıklıyor: “Müşteri bize kullandığımız plaka hattının, fırının, epoksinin markasını soruyor. İtalyan makinesiyle üretilmiş ürün istiyorlar. Talep bu yönde olunca siz de ister istemez ona göre yatırım yapıyorsunuz. Maalesef görmek istemesek de gerçekler böyle ve burada İtalyan makineleri tercih ettik söylemini de çok gönülden ve isteyerek söylemiyorum. Türk firmalarımız da iyi makineler üretiyor. Son yıllarda kendini kalite ve inovasyonda geliştiren yerli firma sayımız oldukça fazla. Firma misyonu olarak gerçekten milli ve yerliliğe kurulduğumuz ilk günden itibaren çok önem veriyoruz. Örneğin yerli otomobilimizi dört gözle bekliyoruz, savunma sanayii alanında yapılan sihalar ve yerli silahlarla gurur duyuyoruz. Umarız milli ve yerli mermer makinelerimiz de en kısa sürede daha çok gelişip sektörde hak ettiği yeri bulur.”
“Uzun süren bürokrasi, modayı kaçırmamıza neden oluyor”
Firmaların yatırımlarını, moda renklere göre planladığına da dikkat çeken Pervanlar, “Bizim sektörümüz, moda sektörü. Mermerde moda renkler de 4-5 yılda bir değişiyor. Bu senenin moda rengi gri ise bir şekilde gri mermer ocağı bulup, açmak istiyoruz. Bulduktan sonra ise asıl sorun başlıyor, izin aşamaları.. Bürokrasi çok uzun sürüyor. Orman izni için iki sene bekliyorsunuz. İzin geldiği zaman da zaten taşın renginin modası geçmiş oluyor. Bu da modayı kaçırmamıza neden oluyor. Modası geçtikten sonra bu ocağı açmanın faydası nedir? Dünyayı aynı hızla takip edemiyoruz” diye konuşuyor.
Havza Madenciliği önerisi
Pervanlar’ın uzun süren izin süreçlerini hızlandıracak bir de önerisi var: Havza Madenciliği. Şu şekilde açıklıyor: “Havza Madenciliğinin doğal taş sektörünün hızını arttıracağını düşünüyorum. İtalya, Havza madenciliği sistemini uygulan ülkelerden. Mesela Burdur, Afyonkarahisar, Muğla ve var olan diğer Mermer Havzalarımızda işletilen veya Mapeg tarafından ihaleye çıkarılarak işletilecek olan veya firma ve şahısların Ar-Ge’leri sonucunda bulunarak ruhsatlandırılan sahalar için devletimizin tüm birimlerinden ayrı ayrı görüşler alınarak son işletme izni aşaması tamamlanıyor. Bir ruhsatın hazır hale getirilmesi için en az altı birimden olumlu görüş almak zorundasınız. Bu süreç en iyi ihtimalle bir yıl. İşlerin daha hızlı yürütülmesi ve bürokrasi engelinin ortadan kalkması için ;
1-Mevcut havzanın rezerv tespiti,
2-Mevcut ürünün üretim veriminin tespit edilmesi,
3-Mevcut mermer havzasının bütün izinlerinin ilgili Bakanlık tarafından verilip, çalışacak olan firmaların sadece alt yapı, enerji hattı ve yol giderlerini ve planlamasını yapması,
4-Orman arazisi ise ağaç bedeli; çalışacak olan firmanın çalışacağı alan kadar, yer tesliminden önce firmadan talep edilmesi. Kısacası firma işletme izni alana kadar ilgili birimlere yaptığı tüm ödemeleri, tek kalemde yer teslimiyle birlikte ilgili Bakanlığa ait birime yapması,
5-Havzaya ait birim satış fiyatlarının ve havzanın yıllık mermer üretim miktarının, Pazar dengesine göre mermer birliklerimizin görüşleri de alınarak devlet tarafından belirlenmesi ve bu sayede çok üretip düşük fiyatlara satmanın önüne geçilmiş olunacak. Aynı zamanda mermer ocaklarında “ocak kültürü” oluşacak. Yeteri kadar üretim yapılarak, yüksek fiyatlara katma değerli satışlar yapılacak. En önemlisi de ocaklar beş veya on yılda tüketilmeden nesilden nesile aktarılma şansı olacak.
“Yer altı zenginliklerimizi üretmeyelim mi?”
“Tabii işin zorlu kısmı sadece izin maratonları değil” diyor Pervanlar. Madencinin kamuoyundaki imajının da kendilerini çok zorladığını belirtiyor ve başlıyor anlatmaya: “Ocağınız bir köyün yanındaysa vay halinize. Bütün izinleriniz tam olmasına rağmen şikayetler yüzünden her 15 günde bir, devletin bir kurumu ocağa gelip denetleme yapıyor. Biz yurt dışına gidip pazar mı arayalım, taşımıza katma değer yaratmak için mi uğraşalım, asılsız şikayetlerle mi uğraşalım? Özellikle son zamanlarda kurallara uymayan madenci yok denecek kadar azdır. Sektörümüz son yıllarda çok bilinçli ve ISG için alınan tedbirler açısından dünyada ilk sırada gelir. Mermer ocakçılığını ve üretimini çok iyi biliyoruz. Tek problemimiz çabuk tüketen bir toplum mantığına sahip olmamız. Herkes en iyisini, en doğrusunu yapmak için çalışıyor. Sahip olduğumuz bir yer altı zenginliği var. Bindiğin arabadan, taktığın dişe, yemek yediğin kaşıktan, su içtiğin bardağa kadar her şey maden. Üretmeyelim mi? Ülkemiz için bir şeyler yapmalıyız. Katma değer yaratalım. Son zamanlarda depoculuk sisteminde de artış var. Bunlar güzel şeyler. İtalya gibi oluyoruz. Katma değeri yüksek ürünler satarak, ham maddecilikten biraz daha uzaklaşmaya çalışıyoruz.”
“Memuriyet prosedürlerine son verilmeli”
Devlet teşviklerinden de bahseden Pervanlar fuarlarda yapılan denetimlerin ve bölgesel teşviklerin sektöre çok da katkı sağlamadığını söylüyor. “Devlet teşvik verdiği fuarlarda denetlemeler yapıyor; ancak bu denetlemeler daha çok ‘yoklama’ usulü gerçekleşiyor. Buna son verilmeli” diyen Pervanlar şunları söylüyor: “Fuarlara bakanlıktan gelenlerin, memuriyet prosedürlerine son vermesi gerekiyor. Benim stantta olup olmadığımdan ziyade, fuarı gözlemlemeli. Türk standlarını kimler ziyaret ediyor, Türk holü neden kalabalık değil, yerimiz mi kötü.. gibi istatiksel çalışmalı, değerlendirmelerde bulunmalı. Gerekirse organizatör firma ile devlet olarak konuşmalı. Ayrıca fuarlara her yıl farklı birinin de gönderilmesini doğru bulmuyorum. Bununla ilgili devletin profesyonel bir birimi olmalı. Devletimiz yatırımlarımız için de teşviklerde bulunuyor. Bu ülkemiz adına gurur verici; fakat teşviklerin proje bazlı değil de lojistik olması bizi zorluyor. Örneğin bir fabrika yatırımı yapmak ve devletten teşvik almak istiyoruz. Teşvik alabilmemiz için yatırımımızı devletin belirlediği bir bölgeye yapmak zorundayız. Yoksa teşvik alamıyoruz. Buna da bir çözüm bulunur ise sektörün hızı artacaktır.”
“Sektörün sorunu günlük yaşaması”
“Türkiye’de ki mermercilerin en büyük sorunu yarın ne olacak diye düşünmeden, günlük yaşaması” diyor Pervanlar. Bunun da en çok, şirketlerin fiyat politikalarında görülebileceğini söylüyor. Pervanlar şöyle konuşuyor: “Sektörde, fiyatını zaman zaman kırmayan firma yoktur. Bir ürünü işler kötü diye ya da elindeki stoğu temizlemek için yarı fiyatına satarsan, o ürünün fiyatını artık yukarıya çekemezsin. Miktarcı olmaktan daha çok katma değeri yüksek olan ürünlere yönelmeliyiz. Karlılık oranlarını arttırmamız gerekiyor. Çok fazla ürün satmayalım. Taşımızın hikayesini anlatalım. Sanata, tasarıma önem verelim. Bunu yapabiliriz. Bu ülkede güzel şeylerin olması için hiçbir engel yok. Güçlü insanlarız, güçlü alt yapımız var, inatçıyız, zeki insanlarız, pratik düşünmeyi, çalışmayı seviyoruz. Her şeyin üstesinden geliriz. Yeter ki birlik olsun.”