Yeniden hayal et, Yeniden inşa et
2018 yılında Meksika’nın Morelia kentinde kurulan HW Studio, arzuların, umutların ve sanatın buluşma noktasında sağlam bir yer edindi. Ülkesindeki zor dönemlerde, şiddet olaylarının gölgesinde, HW Studio, tehdit altındaki barışı yeniden canlandırmak için yola çıktı. Doğu ve batının sentezi olarak sanatsal ve felsefi ilkeleri benimseyen bu özgün mimarlık stüdyosu, yepyeni alanlar yaratıyor. HW Studio’nun yolculuğunu sizler için araştırdık.
“Mimarlık temelde bir şey için bir kaptır. Umarım fincanı çaydan daha çok sevmezsiniz”.
Yoshio Taniguchi
HW Studio’nun kuruluş hikayesini paylaşabilir misiniz? Stüdyonun temel amacı ve misyonu nedir?
Hikâyemizin bir kısmı ismimizin kökeniyle bağlantılı. Ana dilimiz olan İspanyolca’da ‘H’ harfi genellikle sessiz bir harf olarak kabul edilir ve sessizliğin kendisini sembolize eder. ‘W’ harfi ise savaş zamanlarında ortaya çıkan, insanları şimdiki ana bağlamak ve yaşamın geçici özünün huzur içinde tadını çıkarmalarını sağlamak için tasarlanmış törensel ve telaşsız bir Japon çay ritüeline atıfta bulunuyor. Atölyemizi, ülkemizde uyuşturucu kaçakçılığına karşı yürütülen savaşın damgasını vurduğu çalkantılı bir dönemde kurduk. O zaman da misyonumuz, şimdi de olduğu gibi, insanları şimdiki ana yerleştiren ve kaosun ortasında kısa bir huzur sığınağı sunan bir mimari yaratmaktı.
Mimaride mermeri tercih etmenizin nedenleri nelerdir? Bu malzemenin sizin için avantajları nelerdir ve mermer kendisini diğer malzemelerden nasıl ayırıyor?
Mermer, duyuları birden fazla düzeyde harekete geçirme kapasitesi nedeniyle projelerimizde öne çıkıyor. Porselen karoların aksine sadece görsel estetiğin ötesine geçiyor. Nemlendirildiğinde, ısıtıldığında veya ısıyla temas ettiğinde yaydığı topraksı aromayı da kapsıyor. Çıplak ayakla yüzeye temas edildiğinde hissedilen dokunsal deneyimi ve hem sıcak hem de soğuk koşullara yanıt veren olağanüstü termal özellikleri kapsar. Ayrıca, malzemenin kendine özgü nitelikleri için otantik bir kullanımını temsil eder.
Meksika’da şiddet olaylarının yaşandığı bir dönemde bir mimarlık stüdyosu kurmanız için durum size nasıl ilham verdi?
“İlham” terimi çok uygun olmayabilir. Üniversiteden mezun olan biri kendi stüdyosunu kurmak için yüksek motivasyona sahip olabilir, ancak gerçek komisyonlar olmadan bu motivasyon giderek uzak bir arzuya dönüşebilir. Sosyal modeller genellikle başarı ya da başarısızlığın bir derecesini şansa ya da tesadüfi koşullara bağlar. Bizim durumumuzda, ilk komisyonumuzu almamızda şansın bir rol oynadığı görülüyor. Bu fırsata üç kalıcı faktörü anlamaya odaklanarak yaklaştık: çevre, bölge sakinleri ve tasarımcılar olarak bizim rolümüz.
Mermerin gelecekteki trendlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Tasarım dünyasında mermer kullanımında ne gibi değişiklikler öngörüyorsunuz?
En önemli değişimler, yalnızca malzemenin çıkarılmasını değil, aynı zamanda bu alanların daha sonra kullanılmasını ve doğal peyzajın korunmasını da kapsayan sürdürülebilirlik etrafında odaklanmalıdır. Trendleri tahmin etmek bizim için zorlayıcı, çünkü sürekli olarak farklı bir yol izlemeye çalıştık, geçici modalardan veya hakim trendlerden etkilenmeyen bir yol.
Şirketinizin öne çıkan üç projesinin isimlerini ve ayırt edici özelliklerini paylaşabilir misiniz? Bu projelerin tasarım süreci ve sonuçları hakkında bilgi verebilir misiniz?
Portföyümüzdeki üç kayda değer proje şüphesiz “Torre ai”, “Casa Sin Nombre” ve “Enso II”. Her biri, dinginlik, uyum ve çevreyle derin bir bağı teşvik etme konusundaki kararlılığımızı yansıtıyor. Tasarım sürecimiz, bilgi toplamaya odaklanarak başlar, varsayımları ve önceden tanımlanmış hedefleri reddeder. İlk aşama, müşteriyle samimi bir buluşma ortamında çay içmek, kişinin hikayesini ortaya çıkarmak amacıyla derin ve dürüst bir sohbeti içerir. Mimarlar, mekanı tanımak için yerel bağlamı, tarihi ve potansiyeli çözerken sessizlik ve farkındalık deneyimini kullanır. Her proje, mimarların saha ziyaretlerinde elde ettikleri duygusal ve duyusal deneyimleri yansıtır. Ayrıca, teknik analiz yapmak için topoğrafik, iklimsel ve altyapısal faktörleri değerlendirirler. Tasarım aşamasında, tasarımcılar içsel bir yolculuk olan Vipassana meditasyonunu kullanarak kendi iç dünyalarını keşfederler. Bu meditasyon, tasarım fikirlerini doğal olarak ortaya çıkaran bir iç huzur alanı yaratır. Bu aşamada, tasarım süreci yeni bir boyut kazanır, mimari fikirler içsel dinginlikten çıkar ve projeyi kontrol altına alır. Mimari kavramlar, sezgiyi ve bilinçli farkındalığı kullanarak gelişir. Tasarımın sonunda, iç dünya ve dış dünya birleşir, mimari proje net bir şekilde ortaya çıkar.