TİM Sektörler Konseyi Madencilik Sektörü Başkanı Rüstem Çetinkaya:
“Maden karşıtlığı, sektörün potansiyelini negatif etkiliyor”
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Sektörler Konseyi Madencilik Sektörü Başkanı ve Temmer Marble Yönetim Kurulu Başkanı Rüstem Çetinkaya, dünyada 90 maden türünün 77’sine sahip Türkiye’de madencilik sektörünün temeli olmayan iddialar ve ithamlar nedeniyle ‘Vahşi’ ve ‘Çevre karşıtı’ olarak görüldüğünü söyledi. “Büyük sermaye grupları, ülkemizde oluşmuş olan maden karşıtlığı ve buna bağlı olarak gelişen negatif algı nedeniyle sektörümüze yatırıma mesafeli bakıyor” diyen Çetinkaya, “Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada, Almanya, Avustralya gibi insan haklarının ve demokrasinin gelişmiş olduğu ülkelerde madencilik algısı bize göre çok daha pozitif. Her ülke kendi ekonomisine ciddi katma değer sağlayan bu gerçekliği dışlamak yerine sahipleniyor. Mevcuttaki olumsuz algıyı kırmamız halinde madencilik, ülkemizin üretim, istihdam ve ihracat anlamındaki en büyük sektörü olur” diye konuştu.
“Olumsuz algı nedeniyle büyük yatırımlar gerçekleşmiyor”
Yeni maden ruhsatı alabilmek için çok ciddi süreçlerden geçildiğini vurgulayan Rüstem Çetinkaya, “Bugün yeni bir maden ruhsatı alabilmek için en az iki yıl gerekiyor. Her şeyden önce dört ayrı bakanlıktan izin almanız gerekiyor. Arama ruhsatı, işletme ruhsatı ve işletme izin belgeleri (ÇED raporu ve orman izinleri) gibi ciddi süreçler var. Bir madeni hizmete alabilmek için 16 farklı kurumun görüşü ve izni gerekiyor. Tüm bu hassasiyete karşın sektörümüz ülkemizde maalesef temeli olmayan iddialar ve ithamlar nedeniyle ‘Vahşi’ ve ‘Çevre karşıtı’ olarak görülüyor. Büyük sermaye grupları, ülkemizde oluşmuş olan maden karşıtlığı ve buna bağlı olarak gelişen negatif algı nedeniyle sektörümüze yatırıma mesafeli bakıyor. Hal böyle olunca sektörümüz potansiyelinin çok altında büyüme ivmesi sergiliyor. Özellikle metalik madenler tarafında beklediğimiz büyük yatırımlar maalesef gerçekleşmiyor. Diğer yandan Sayın Cumhurbaşkanımızın kısa süre önce açıkladığı Yeni Ekonomik Reform Paketi’nde, cari açık başlığı altında maden sektörüne ilişkin yatırım güvencesi ve yatırım ortamının iyileştirilmesi konuları bizleri son derece memnun etti. Bu adımlar sonrasında madenciler yatırım planlarını somutlaştıracaktır” dedi.
Bizde ‘vahşi’ algısı, yurt dışında turizm çekim merkezi
Madenciliğin dünyada, Türkiye’deki algısından çok farklı bir noktada olduğunu vurgulayan Çetinkaya şu ifadeleri kullandı: “Dünyadaki örnekleri incelediğimizde madencilik Finlandiya, İsveç, Norveç, Kanada, Almanya, Avustralya gibi insan haklarının ve demokrasinin gelişmiş olduğu ülkelerde Türkiye’ye göre kamuoyu algısı açısından çok daha bilinçli düzeyde ilerliyor. Bu ülkelerde çok basit bir çevre düzenlemesinde bile halkın katılımı ile karar alınıyor. Madencilik algısı bize göre çok daha pozitif olduğu için de bahsi geçen ülkelerde madencilikle ilgili alınan kararlar, bize göre çok daha hızlı sonuçlanıyor. Madenciliğin sürdürülebilir ve çevreci yaklaşımı, yatırımcılar tarafından ülkemizde de olduğu gibi sürecin en başında halka aktarılıyor ve toplumun endişeleri mümkün olduğunca bertaraf ediliyor. Avrupa’nın en büyük ekonomisi Almanya’da bazı maden sahaları neredeyse şehrin içine konumlandırılmış durumda ve aktif bir şekilde çalışıyor. Her ülke kendi ekonomisine ciddi katma değer sağlayan bu gerçekliği dışlamak yerine sahipleniyor. Diğer yandan bazı ülkelerde maden sahalarına özel geziler düzenlendiğini görüyoruz. Bu madenler söz konusu ülkelerin turizmde çekim merkezleri haline gelmiş durumda. Mevcuttaki olumsuz algıyı kırmamız halinde sektörümüz, ülkemizin üretim, istihdam ve ihracat anlamındaki en büyük sektörü olur. Buna yürekten inanıyorum. Cari açığın kapanmasına yönelik ciddi çalışmalar yürüten sektörümüzün algısal anlamda da dünyadaki emsalleri ile aynı seviyeye kavuşmasını temenni ediyorum.”
“Kağıtta ‘Taş devri’ne dönebiliriz”
“Ülkemiz yer altı kaynakları açısından dünyanın en zengin ülkeleri arasında yer alıyor ancak bu bilgi tek başına anlam ifade etmiyor” diyen Çetinkaya, bu kaynakları gün yüzüne çıkarmanın ve ülke ekonomisine kazandırmanın yolunun madencilikten geçtiğini belirtti. Madenin, hayatın her alanında olduğuna dikkati çeken Çetinkaya şunları söyledi: “Bugün tarımda, binalarda, yapı kimyasallarında, araçlarda, kağıtta, plastikte, enerjide ve yüksek teknoloji ürünlerinde maden ürünleri var. Kısacası hayatımızın her evresinde maden var. Diğer yandan Japonya’da, Tayvan’da ve Çin’de mermerden kağıt üretiliyor. Her ne kadar bazı ülkelerde kağıt üretimi için endüstriyel ormanlardan faydalanılsa da ciddi miktarlarda olan su tüketimi azalmıyor. Bu sebeple mermer kağıtların kolay yırtılmayan, sudan etkilenmeyen özelliklere sahip olduğu gibi karbon ayak izlerinin de klasik kağıtlardan yüzde 70 oranında daha az olduğunu söyleyebiliriz. Özetle dünyanın geleceği de madenlerimizde yatıyor.”