Mermerle çalışmanın zorluklarına rağmen, onunla kurduğu özel bağ sayesinde heykel sanatının sınırlarını zorlayan bir sanatçı. Kendisiyle çalışmalarını, ilham kaynaklarını, başarı sırrını ve daha fazlasını konuştuk. Sanatçı, mermerle arasındaki bağı şöyle anlatıyor: “Mermer, ilişkimizde baskın taraf ve ben onun hizmetkarı gibiyim.”
Çalışmalarınıza geçmeden önce kendinizi tanıtır mısınız?
1977 yılında Adana’da doğdum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul’da tamamladıktan sonra 2001 yılında Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nden mezun oldum. Çalışmalarıma İstanbul’daki atölyemde devam ediyorum. Yirmi bir kişisel serginin yanı sıra birçok ulusal ve uluslararası sergi ve fuarda yer aldım. Amerika, Çin, İsviçre, Arjantin, İtalya, Avusturya, İngiltere gibi dünyanın birçok farklı ülkesindeki koleksiyonlarda ve yurt içi koleksiyonlarda eserlerim yer almaktadır.
Mermerden yapılan projeler üzerinde çalışırken mermer size neler hissettiriyor?
Mermer doğası gereği zor bir malzemedir. Onunla çalışmaktan kolayca vazgeçilebilir. Öğrenci yıllarında malzeme atölyeleri için seçimler yapılır. Fakülteye girmeden önce heykel ve mermer üzerine çalışmaya karar vermiş ve yoğunlaşmıştım. Birkaç kişisel girişimim oldu. Ancak mermerle gerçek anlamda çalışmaya başladığım ilk an, hayatımı onunla geçireceğimi anladım. Ne zaman bu konu gündeme gelse mermerle aramızda kurulan bağı hatırlar ve hissederim. Şimdi, çalışırken ne hissettiğim sorulduğunda, sorunun ötesindeyim. Bütün hissediyorum. Mermer ve ben birbirimizi anlıyor ve seviyoruz. Mermer ilişkimizde baskın taraf ve ben onun hizmetkarı gibiyim.
Ağırlıklı olarak hangi mermeri kullanıyorsunuz?
Ülkemiz mermer çeşitliliği ve kalitesi bakımından oldukça zengin ve yüksektir. Taş konusunda bir sıkıntı çekmiyorum. Her zaman daha kalitelisini bulmayı hedefliyorum. Meslek hayatımın ilk yıllarında Marmara mermerini çok kullandım. İş dengesi ve duygusu bana göre yüksek. Eksik olan tek şey biraz ışığı ve herkesi kendine çekemez. Artık tüm üretimlerim Afyon ve Muğla mermerleri ile gerçekleştiriyorum. Seyahatlerimden zaman zaman topladığım doğal taşlarla çalışmayı da seviyorum. Ancak sizi yönlendirdiği kadar kısıtladığı için taşın doğal halini her zaman tercih etmiyorum.
Sanatınızda heykelin manuel uygulaması ne kadar önemli?
Taş heykel üretiminin tüm süreçleri manuel uygulamalardır. Kaba kesimler ve uygulamalar oluşturmak için makineler kullanılsa da, bunları manuel uygulamadan tamamen çıkarmak zordur. El emeği kastediliyorsa iç içe geçmiş, ayrılmaz süreçlerdir. Sanatın değeri böyle ölçülmez. Zanaatın değeri, sanatın değil, uygulamalı bir değerlendirmeyle ölçülebilir.
Başarınızın sırrı nedir?
Başarının sırrı tutarlı çalışmaktır. Gönülden inandığınız bir üretime devam ettiğinizde, inancınız başkaları tarafından anlaşılacak ve saygı duyulacaktır. Çalışmaya başlar başlamaz zihnimdeki tüm sesleri susturur ve büyük bir konsantrasyonla tüm bilgilerimi malzemeye aktarmaya çalışırım. Hayatımı bir tuğla duvara benzetiyorum. Yaptığım her heykel, bu duvarı oluşturan tuğlalardan biri. Ne biri diğerinden daha önemli, ne de biri diğerinden daha az. Hepsi bir araya geldiklerinde bir isim ve bir benlik oluştururlar.
Eserinizi tamamladıktan sonra ona baktığınızda ilk olarak ne düşünüyorsunuz, nasıl hissediyorsunuz?
Eserlerimi tek bir heykel olarak görüyorum ve yaşadığım hayatı bu belirliyor. Tüm üretimimi tek bir eser olarak gördüğüm için imzalıyorum ama tarih atmıyorum. Severek ve isteyerek hayatınızı adadığınız bir işiniz olduğunda, bunun size geri dönmemesi mümkün değil. Bazen çalışıyorum, bazen hayatımda hiç çalışmamış gibi hissediyorum. Hangi alanda olursa olsun, işi ve sürekliliği sevmek başarıyı getirir. İşlerimi tamamladıktan sonra yaşadığım rahatlama ve mutluluk yoğun ama kısa süreli. Aklımda asla tek bir heykel yok. Her zaman yapılmayı bekleyen işler büyük bir heyecan konusudur. Başlamak için sabırsızlanıyorum. Aklımdaki bazı heykeller birkaç yıl sonra ortaya çıkıyor. Bazıları başka bir heykel doğurur. Bazen kendimi öğrenciliğimden beri meşgul olduğum bazı formlara dönerken buluyorum. Benim için biten her heykel, yapılacak daha büyük işlere açılan bir kapıdır.
Çocukken ne hayal ettiniz? Ve bugün ne hayal ediyorsunuz?
Çocukluğumda sessiz, kendine yeten, sürekli kitap okuyan, sinema ve müzikle ilgilenen bir çocuktum. Sanata merak ve ilgi her zaman vardı ama üreticisi olacağımı düşünmemiştim. Her çocuk gibi ben de bir şeyler şekillendirirdim. Ama herkesin kendine atfetmeyi sevdiğinin aksine, çok anlamlı şeyler olduğuna inanmıyorum. Sanat ciddi bir emek, özveri, donanım ve deneyim ister. Bence çocukça bir şey halledilemeyecek kadar büyük. Şanslı olduğum asıl konu, dikkatimi doğru yere yönlendirecek ve yürümenin güzelliğini anlamamı sağlayacak aile büyüklerimin olması.