Röportaj: Şehriban ÇİMEN
Yıl 1953… Afyonkarahisar’daki azimli, zorlu çalışma şartlarından korkmayan henüz 12-13 yaşlarındaki Mehmet Şen, ilk defa doğal taş ile tanışmıştı. Teknolojinin yetersiz olduğu, tamamen el gücü ile çalışıldığı günlerdi. “Yeri geliyor ocaklara su taşıyor, yeri geliyor yine ocaklarda bileğimizin gücü ile taş kırıyorduk. Madırga, murç denilen aletlerle taşta delikler açıyor, dağdan taşı ayırmak için gerektiğinde günlerce balyozlarla çivi çakıyorduk, külünklerle de taşları yontarak düzeltiyorduk. O yıllarda pasayı tezgene ve yalkı dediğimiz ahşaptan yapılmış el arabasına benzer aletlerle ocaktan el gücüyle dışarı atardık ve ellerimiz nasır tutardı. Ocağa gidebilmek için her gün 5-6 kilometre yol yürürdük. İlerleyen zamanlarda merkeple gitmeye başladık. O zamanlar ocaklarda yemek olmadığı için de öğle yemeğinde yanımızda götürdüğümüz peyniri ve ekmeği yerdik. Ocaklardaki çalışma şartları da çok zordu. Herhangi bir korunaklı alan, şantiye yoktu.” diye anlatıyor o dönemin zorluklarını Şentaş’ın Onursal Başkanı Hacı Mehmet Şen. Çalışma şartları ağır; hayalleri, hedefleri de bir o kadar güçlüydü. Yıllar içerisinde ocak yatırımı, fabrika yatırımı derken sektöre yön verenler arasında yer almaya başladı Duayen. Cümleleri arasında 1955-1956 yıllarında Anıtkabir’e Afyondan taş gönderdiklerini de belirtiyor. Dile kolay, mermere adanmış 69 yıl…Bugün 82 yaşında olan, çetin çalışma şartlarına karşı başarısını ilmek ilmek dokumuş Hacı Mehmet Şen konuk oluyor sayfalarımıza.
“Çalışmazsak karnımız doymazdı”
Mermerin başkenti Afyonkarahisar’dayız. Hem sektörün hem de Afyonkarahisar’ın dününe ve bugününe tanıklık etmiş Şentaş’ın Onursal Başkanı Hacı Mehmet Şen ile görüşeceğimiz için heyecanlıyız. Her gün geldiği fabrikasında bizi bekliyor Mehmet Şen ve başlıyor, mermere adanan o zorlu yolculuğun hikayesini anlatmaya…“Babam mermerci değildi. Ailemizde mermerciliğe ağabeyimle ben başladım. O zamanlar yoksulduk, çalışmazsak karnımız doymazdı.”
Bilek gücü ile çalışılan dönemler
İş hayatına henüz 12-13 yaşlarındayken, yol çalışmalarında işçi olarak başlamış Mehmet Şen. “Adnan Menderes zamanında, Demirellerin maden suyuna giden bir yol vardı. Kazma ve kürek kullanarak bu yolu açmıştık. Daha sonra da mermer ocaklarında çalışmaya başladım” diyen Hacı Mehmet Şen,
“İlk çalıştığım mermer ocağı Alimoğlu Mermer’e aitti. İki sene boyunca Alimoğlu Mermer’in ocaklarında yevmiye usulü çalıştım. Ardından farklı ocaklarda da çalışmaya devam ettim. Zaman zaman rahmetli ağabeyim Ahmet Şen ile mermer ocaklarında taşeron olarak da çalıştık. Yine ağabeyim ile Bekir Üre’nin ocaklarında sekiz yıl çalıştık. O günün şartları çok zordu. En büyük mermerin uzunluğu 2,5-3 metre, ağırlığı ise maksimum 9 tondu. Makine yok, teknoloji yok. Bilek gücü ile çalışıldığı dönemlerdi. Güç yetmezdi. Emek emek geldim bugünlere, kolay olmadı” diyor.
“Ekmeğimizi bölüşürdük”
“Bizim zamanımızda mermer alıcıları her hafta sonu İstanbul’dan Afyon’a taş almaya gelirlerdi. Biz de heyecanla onları beklerdik” diyen Hacı Mehmet Şen, “En iyi taş kimde ise taşı ondan alırlardı. Taşını satmakta zorlananlar olurdu ; fakat ben o konuda sıkıntı çekmedim. Dürüst ticaretim sayesinde sağ olsunlar bana güvenirlerdi. Mermerci arkadaşlarımız ile aramızda rekabet yoktu. Birbirimize destek olurduk, ekmeğimizi bölüşürdük” diye anlatıyor o günlerdeki sektör dayanışmasını.
İşçilikten patronluğa
1969 yılına kadar gerek yevmiye gerek taşeron olarak çalışan Hacı Mehmet Şen, 1969 yılında ağabeyiyle beraber, özel idare ruhsatlı ilk mermer ocağını satın alıp kendi ocağında çalışmaya başlıyor. 1971 yılında Rahmetli Ekrem Demirel ve Kardeşleri ile ortak iş yapmaya başladıkları dönemi şöyle anlatıyor: “Mozaik üretimi yapmak için konkasör makinesi almıştık. Hem ocağı hem konkasörü çalıştırdık. İlk ürettiğimiz taş, o zamanlar ‘çıtır’ denilen Afyon Balı’ ydı”. Yaşadığı dönemleri büyük bir heyecan ile anlatan Hacı Mehmet Şen biran duraksıyor ve “Yıl 1974 Kıbrıs harekatının ilk günüydü. İstanbul’a mermer götüren ağabeyim Ahmet Şen’in dönüş yolunda trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini öğrenmiştim. O kayıp sonrası duygusal çöküntü yaşadım” diyor o günleri hüzünle hatırlayarak. Sektördeki dostlarının desteği ile moralini toplayıp tekrar iş hayatına dönen Hacı Mehmet Şen, , Daha sonra 1981 yılına geldiğinde ortaklığı sonlandırıp kendi ocak işletmeciliğine devam ediyor. 1986 yılında çocuklarının da işe başlamasıyla sektörde fabrika işletmeciliğine başlıyor Hacı Mehmet Şen.
Adım adım yükseliş
Hemen ardından fabrika kurmaya karar veriyor Mehmet Şen. Kuruyor ancak fabrikada sadece tek bir yarma makinesi var. Pes etmiyor duayen. Çalışıyor çabalıyor ve fabrikaya este, katrak gibi yeni makineler alıyor. Fabrikanın şimdiki geldiği konumu gururla anlatıyor Hacı Mehmet Şen: ”Çalışma şartları ne kadar zor da olsa, asla pes etmedik. Elbirliği ile mücadele ederek fabrika ve ocağımız için gerekli makineleri aldık. Zamanla da şirketimizi büyüttük. Şu an şirketi çocuklarım ve torunlarım yönetiyor. Hepsi bu işin içinde doğup büyüdükleri için kendilerini geliştirdiler, tecrübeliler. Kendileriyle gurur duyuyorum. Ben de hemen her gün fabrikaya geliyorum. Galerimizdeki taşların arasında dolaşıyorum. Ziyarete gelen dostlarımla sohbet ediyorum.”
Duayen ‘in öğüdü
Bazen gülerek bazen gözleri dolu dolu anlattığı hikayesini, bu sektördeki yeni genç nesile verdiği şu öğütlerle noktalıyor Hacı Mehmet Şen: “Gençlere tavsiyem; ‘Ne olursa olsun, asla doğruluktan ve dürüstlükten vazgeçmeyin. Heyecanınızı kaybetmeden işinizi merakla ve sevgiyle yapın. İşin içinde dürüstlük, sevgi ve azim olunca, emin olun kazanan siz olacaksınız.”
Dile kolay… Mermere adanmış bir ömür Hacı Mehmet Şen.. Bugün 82 yaşındaki sektörün dev çınarı, hemen her gün fabrikasını ziyaret ediyor.. Sevdalısı olduğu mermerlerin arasında geziyor. Her gelen yeni plakayı heyecanla karşılıyor, onlara dokunuyor. Dostları ile buluşup eski günleri yad ediyor. Onun hikayesi bize; hayattaki tüm zorlukları aşıp, kendimiz için en iyisini elde edebilecek gücün mümkün olduğunu gösteriyor. Yeter ki pes etme!