Mermer sektöründe kadın girişimci olarak başarıya ulaşan Dilek Akbarpour Karaoğlan, D-Style Mermer Dış Ticaret’in kuruluş hikayesini, vizyonunu ve karşılaştığı zorlukları anlattı. Sıfır sermaye ile yola çıkan Karaoğlan, ihracat pazarında kaliteli ve güvenilir bir marka oluşturmak için çalıştı. Kadın istihdamını destekleyen ve ekip çalışmasına önem veren Karaoğlan, mermer sektörünün geleneksel yapısını değiştirmeye çalıştığını söyledi.
İyi şeyler inandığında, daha iyi şeyler sabrettiğinde ve en iyi şeyler hiç vazgeçmediğinde gelir.(La Edri)
Şirket kurmaya nasıl karar verdiniz?
Üniversite sonrasında mozaik üretimi yapan bir mermer firmasında 5 sene çalışma fırsatım oldu. Muhasebe departmanında başladığım firmadan ihracat müdürü olarak ayrıldığımda, başta 4-5 ay kadar işsiz kaldığım bir dönemim oldu. Bu dönemde birçok iş başvurusu yaptım ama Balıkesir maalesef sanayisi çok gelişmiş bir şehir değildi, hele ki 13-14 sene önce. Tüm iş başvurularımdan, aranan özelliklerin üzerinde bir iş deneyimim olduğu için ret yanıtı aldım. Bu noktada aslında kendime özgüvenim de yenilenmiş oldu. Başvurduğum işlerin üzerinde bir kapasitem olduğu için kendi başıma bir şeyler yapma fikri aklımda belirdi. Böylelikle mermer ihracatı yapan bir firmanın ilk adımları atılmış oldu.
D-Style Mermer Dış Ticaret’in kuruluş hikayesini ve vizyonunu bizimle paylaşabilir misiniz?
Öncelikle mermer sektöründe iş deneyimim olsa bile uzmanlaşmak ve ilerlemek istediğim yolu belirlemem gerekti. Şu anda ilerlediğimiz alan olan ebatlı mermer, traverten üretimi ve satışı konusunda tabii ki geliştirmem gereken noktalar vardı. Çünkü mozaik sektörünün müşteri portföyü ve pazarı mevcut pazarımızdan bir hayli farklıydı. Bu noktada araştırmalarım, yurtdışı müşteri seyahatlerinde oluşturduğum temaslar ile sektörün eksik kalan noktalarını ve ihtiyaçlarını belirlemeye çalıştım. Ve sektörümüzdeki en büyük açıklardan birinin müşteri ilişkileri, servis ve satış sonrası destek konusunda eksiklikler olduğunun farkına vardım. Bu alandaki açığın kapatılması için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.Başarının en büyük anahtarının ekip çalışması olduğu kanaatindeyim. Herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yaparsa başarı kaçınılmaz oluyor. Doğru ekibi bir araya getirebilmek sanırım işimin en zor kısmı oldu. Tüm çalışanlarıma öncelikle pes etmeden çalışmanın başarı getireceğini aşıladım. Müşteri taleplerine hızlı servis, doğru müşteri ile doğru ürünü buluşturabilmek, sözünde durmak, iyi niyetli, temiz ticaret yapmak bizim ekibimizin farklı mı bilmem ama başarılı olmasının anahtarlarıdır diyebilirim.Çalışmak, sabretmek, doğru riskler almak, güçlü bir psikoloji ile zorluklara kanat germek işimin kısa bir özeti diyebilirim.
Kadın istihdamını desteklemek için neler yaptınız?
Aslında fırsat eşitliğinden yana bir kişiliğim var. Şu anda şirketi eşim Semih Karaoğlan ile birlikte yönetiyoruz. Son 5 yılda ki hızlı büyümemizde kendisinin de büyük bir rolü var. Zaten ekip çalışması işin özüdür. Ama tabii ki şirketimiz %80 kadının istihdam edildiği bir müessese. Sektörün büyük bölümünün erkeklerden oluşması ve bu işi sadece erkeklerin yapabiliyor gibi görünmesi açıkçası beni çok rahatsız eden bir konu. Kadın elinin değdiği bu ağır işte kadınların titizliği, naifliği, mükemmeliyetçiliğini işimize yansıttık ve bu noktadan sonra başarı kaçınılmaz oldu. Kadın ve erkek çalışanlarımızla hep birlikte gücümüz her geçen gün arttığı ve uyum içinde güzel çalışmalar yaptığımız için de ayrıca çok mutluyum.
Mermer sektöründe karşılaştığınız en büyük zorluklar neler?
Öncelikle mermer sektörünün babadan oğula geçen geleneksel yapısına sahip değildim ve çok genç bir yaşta sıfır sermaye ile bir kadın olarak bu yola çıkmam benim için çok büyük bir dezavantajdı. Bunların ilerde bana fayda sağlayacağını o zamanlarda hissediyordum. Çünkü zor kazanılan şeylerin kıymeti her zaman daha büyüktür. Hep bir adım sonrayı hesaplamak ve büyümek için de korkusuz ve cesaretli olmanız gerekir. Bu iki duyguyu iyi yöneterek dezavantajlarımı avantaja çevirdim diyebilirim. Öte yandan şirketimiz üretim yapmayan %100 ihracat satış pazarlama şirketi olduğu için bir takım üreticilere bağlı olarak çalışmamız gerekiyor. Bu noktada seçimlerimizi çok doğru yapmamız, güvenilir, kaliteli bağlantılar ile sürdürülebilir bir kalite sağlamak da bizi müşterilerimize karşı yükümlü kılıyor. Zaman içerisinde güvendiğimiz, beraber yürüdüğümüz üreticilerimize finansal destekler yaparak yatırım yapmalarını sağladık ve her zaman önem verdiğimiz kazan-kazan politikası ile hep birlikte büyüdük.
Şirketinizin gelecek planları nelerdir?
Doğru yolumuzda ilerleyerek şimdiye kadar hedeflediğimiz birçok noktaya ulaştık, kendi şehrimizde vergi sıralamasında yer almaktayız. Geçmişte iş bulmakta zorlandığım şehrime katkı sağlamaktan çok mutluyum. Bunun yanı sıra Ege bölgesi ebatlı mermer ihracatında ilk 5 firma arasında yer aldık. Aileleriyle birlikte binlerce insana ekmek veriyor olmanın verdiği sorumlulukla şirketimizin en büyük stratejisi, doğru kalite ile pazarlarımızı genişleterek ayakları yere sağlam basarak daha da büyümektir. İhracat yapan bir firma olduğumuz için ülkemize her geçen yıl daha çok döviz girdisi sağlamak, yeni ülkelerle iş ilişkilerimizi güçlendirmek ve Türk taşını tüm dünyada daha çok yere ulaştırmak en büyük hedeflerimizdir.
Mermer sektörünün Türkiye ve dünya ekonomisi için önemini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye, dünya mermer rezervlerinin %35’ine sahip harika bir coğrafya. Pazarın büyük bir hammadde rezervi bizlere bahşedilmişken Türk mermerinin dünyada markalaştırılması gerektiğini düşünüyorum. Biz tamamen bu sebeple nihai ürünü, katma değerli ürünü ihraç ederek hem ülkemize daha yüksek meblağlarda döviz girdisi sağlamak istiyoruz. Hem de işçiliğini bizim yaptığımız ürünleri satarak istihdamı desteklemiş oluyoruz. Hammadde satmak tabii ki çok daha hızlı ve kolay olacaktı bizim de başarı hikayemizde ama biz her zaman zoru seçerek ilerledik. Şimdi Türk mermerini İngiltere’deki ünlü bir mimarın projesine sunarken diğer tarafta Budapeşte kalesinde Türk travertenini kale restorasyonunda taşlarımızı kabul ettirirken ya da Avustralya, Amerika’daki bir evin bahçesinde, havuzunda, mutfağında Türk taşını uyguladığımızda tüm zorlukların değdiğini bir kez daha anlıyorum. Ve hem kendimle hem ekibimle gurur duyuyorum.
Mermer sektöründe sürdürülebilirlik, inovasyon ve kalite konularına nasıl yaklaşıyorsunuz?
Ülkemizin kronik sorunu olan markalaşma maalesef ki bizim sektörümüzde de karşımıza çıkıyor. Yoğun rezervimiz olan doğal taş kaynaklarının tam olarak doğru tanıtımı yapılmadığı kanaatindeyim. Kalite noktasında sürdürülebilirlik tüm reel sektörlerin takip etmesi gereken önemli bir nokta iken sektörümüzde uzmanlaşmadan satış hevesi olan kişilerin pazar dengesini ve Türk taşına olan güveni zedeleyebilmesi söz konusudur.
Aynı şekilde elinde maden ocağı gücü bulunan firmaların stabil bir fiyat politikasından çıkarak sektörel daralmada farklı bir fiyat politikası izliyor olmaları maalesef ki sektörün geleceğine negatif bir destek oluşturuyor. Sektörü daha da geliştirebilmek için doğru ekiple, satış sonrası destek, müşteri ilişkileri açısından ekiplerimizi geliştirmeliyiz. Fuarlar, kataloglar ve web sitelerini ve bunların alt yapılarını sağlam kurarak reklama, iletişime önem vererek geleneksel yapılardan çıkmamız gerektiğini düşünüyorum.