İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin (İMİB) Başkanı Rüstem Çetinkaya, mermer sektörünün atık yönetimi ve çevre dostu ürünlerin üretimi konularındaki yenilikçi yaklaşımlarını anlattı. “Mermer atıklarının çevresel etkilerini azaltmak ve ekonomik değere dönüştürmek amacıyla Türkiye’de yapılan önemli bir çalışma, mermer tozu atığından kâğıt ve poşet gibi katma değerli ürünler üretmeyi hedefliyor.”
Mermer sektörünün atık yönetimi açısından nasıl bir konumda olduğunu düşünüyorsunuz? Bu alanda mevcut durumu ve olası iyileştirmeleri değerlendirebilir misiniz?
Mermer sektörünün artık yönetimi, kamusal bir anlayışla ele alınmalıdır. Mermer sektörünün tek başına bu konuda harekete geçebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve mermer sektörü temsilcileri birlikte çalışarak, atık yönetimine yönelik çözümler geliştirmeli ve uygulamalıdır. Mermer sektöründe atık olarak adlandırılan şey, aslında bir artıktır. Atık, bir ürün prosesinin sonunda, kimyasal reaksiyon veya benzeri işlemler sonucunda ortaya çıkan şeydir. Mermer sektöründeki ise bir pasadır. Yani bir artıktır. Yüz birim hacim boşaltırsınız. Bu yüz birim boşalttığınız hacmin doksan beş birimi artık olarak doğaya bırakırsınız. Kalanı ise ekonomik değere sahip taştır.
Mermer tozu atığından katma değerli ürünler üretme fikri nasıl ortaya çıktı? Bu konudaki ilham kaynağınız nedir?
Yıllardır mermer fabrikaları, daha doğrusu mermer ocakları Türkiye’de gelişimini sürdürüyor. Tabii son otuz yıllık bir hadise Türkiye’de mermerciliğin bu denli büyümesi. Bu pasaları doğaya, orman izin alanlarına bırakıyoruz. Mermer sektörü büyüdükçe bu pasalar daha büyük yer kaplamaya başladı. Ve bu kapladığı alanlar maalesef hoş bir görüntü oluşturmuyor. Ya da bizim açımızdan normal bir görüntü olsa da vatandaş açısından hoş bir görüntü oluşturmuyor. Ama şimdi şöyle de bir durum var. Bu da hayatın gerçeği. Yani bu birikecek ve bu pasaları olduğu yerde bir yerlere boşaltmak zorundayız. Demek ki buna bir çözüm üretmek lazım. Dünyadaki örnekleri gezdiğimizde biz bunu gördük. Dünyada bu işi hem genel yönetimler hem de yerel yönetimler oturmuşlar ve çözmüşler. Dünyadaki tüm gezdiğimiz yerlerde, bir mermer ocağının olduğu yerde bunu Tasos’ta da gördük, İtalya’dan Carrara’da da gördük. Bunu Fransa’da üzüm bağlarının orada da gördük, İtalya’da yine Bari’de de gördük.
Ne yapmışlar? Çıkan tüm bu artığı, özellikle agrega ve çimento sektörü en büyük kullanıcı. Yani agrega, beton, çimento, bu üç tane. Bu alanlarda bunu entegre ederek çok basit bir çözüm. Yani çareyi gidip de uzayda aramaya gerek yok. Gidip oralarda bunları beton firmalarıyla, agrega firmalarıyla, çimento firmalarıyla, buradaki mermercileri birbirleriyle ilişki haline sokup, bunları entegre edip, bunların endüstriyel simbiyozla bertarafını sağlamışlar.
Çin, Tayvan ve Japonya gibi ülkelerde mermer tozundan kâğıt üretimi yaygınken, Türkiye’de neden bu konsept daha yeni gelişiyor?
Bu konsept Türkiye’de diğer bazı ülkelere göre daha yeni gelişiyor. Çünkü mermer sektörü Türkiye’de son otuz yılda hızla büyümeye başladı. Artıkların ekonomik değere dönüştürülmesi konsepti daha yeni fark edildi. Özellikle Çin, Tayvan ve Japonya gibi ülkelerde bu tür atık yönetimi ve geri dönüşüm uygulamaları daha önce başlamış ve gelişmiş durumda. Türkiye, bu ülkelerin deneyimlerinden ilham alarak mermer tozu atığından kâğıt üretimini daha yaygın hale getirme yolunda önemli adımlar atmaktadır.
Mermer sektörünün çevresel etki değerlendirmesi ve sürdürülebilirlik politikaları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Mermer sektörü, çevresel etki değerlendirmesi ve sürdürülebilirlik politikaları konusunda gelişim göstermektedir. Çevresel etki değerlendirmesi, çevresel etkilerin belirlenmesi ve azaltılması için önemli bir araçtır. Bu konuda sektör, daha sürdürülebilir üretim yöntemleri ve atık yönetimi uygulamaları geliştirmektedir. Ayrıca taş, kağıt gibi çevre dostu ürünlerin üretimi, ağaç kesiminin azaltılması ve su tüketiminin azalmasına katkı sağlamaktadır. Mermer sektörü, çevre konularına daha fazla duyarlılık göstermektedir ve bu alandaki çalışmalarını sürdürmektedir.
Bu üretim sürecini desteklemek için devlet ve özel sektörden nasıl bir katkı beklenmektedir?
Bu üretim sürecini desteklemek için, devletin ve özel sektörün işbirliği gereklidir. İlk olarak, devletin çevre dostu ürünlerin kullanımını teşvik etmesi ve kamu alımlarını bu ürünlerden yapması önemlidir. Örneğin, Milli Eğitim Bakanlığı’nın eğitim materyallerini taş kağıttan yaparak bu yeni ürünü desteklemesi büyük bir katkı sağlar. Ayrıca, özel sektörün de taş kağıt gibi çevre dostu ürünleri kullanması ve üretim sürecine yatırım yapması önemlidir. Bu, hem çevre hem de ekonomik açıdan fayda sağlar. Ayrıca, çevreci kuruluşların ve sivil toplumun bu tür inovasyonlara destek vermesi ve bu ürünleri teşvik etmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak; önce insan, sonra çevre, sonra maden diyoruz. Bu, çevreyi ve insanı korumaya yönelik çalışmalarımızı yaparken, madenin de önemini vurguladığımızın bir göstergesidir. Bu nedenle, önce insan sonra çevre deyip madeni unutanları da samimi davranmaya davet ediyoruz. Maden, ülkemizin önemli bir ekonomik kaynağıdır ve bu kaynağın korunması ve sürdürülebilir kullanımı için hep birlikte çalışmalıyız.