Röportaj: Şehriban ÇİMEN
İnsanlarla ve evrenle kurduğu dialogda, sözcükleri ve dili yetersiz buluyordu Dilşad Akçayöz. Heykel yapmayı ve bu dilin boyutunun getirdiği gücü kullanma arzusunu taşıdığını farkettiğinde ise henüz 15 yaşındaydı. Ve başladı derin bir tutku ile durmadan düşlemeye, öğrenmeye, üretmeye… Şu anda ise hayal ettiği yolda yürüyor Heykeltıraş Dilşad Akçayöz.. Çalışmalarında ise ağırlıklı olarak, “Milyonlarca yılda oluşan sessiz ve soğuk gözüken ama kuvvetli bir enerjisi var” dediği mermeri kullanıyor. Peki mermeri Dilşad Akçayöz için bu kadar özel kılan şey neydi? Şöyle açıklıyor kendisi: “Aynı ruh ve aynı eller bile bir işin birebir aynısını çıkartamaz. Mermer, her yeni işte başka serüven demek. Mermerin sert ve kırılganlığı da tam bana göre. O sert ve kırılgan olanın ruhunu bulmak için sabır ve tutku gerekiyor ve bence buna değer. Motivasyonumu da, onun sessizliğini keşfetme arzumdan alıyorum.” Şu günlerde 15 parçadan fazla mermer heykelinin yer alacağı “Aklımda bir söz vardı, sessizliklere dair” başlıklı sergisini, Galeri Selvin’de izleyicilerle buluşturacak olmanın heyecanını yaşayan Akçayöz’ün geleceğe dair en büyük hayali ise, Türkiye’de tüm disiplinlerden sanatçıların, özgürce üretebilmeleri ve özgürce izleyiciyle buluşma alanlarına sahip olması.
Mermer inatçı, ben tutkuluyum
Akademi yıllarında daha çok bedenin formları üzerine çalışan Akçayöz, şimdilerde biraz sadeleşerek biraz da yeni ve kendine özgü metaforlar yakalayarak çalışmalarını sürdürüyor. Anlam, biçim(tasarım) ve malzeme ayrılmaz bir bütün Akçayöz için. Mermer kullanmaya karar verdiğinde, tasarıma uygun olanı arıyor ve bizzat kendisi seçiyor. Çalışmalarında ağırlıklı olarak Marmara, Afyon Şeker gibi homojen mermerleri tercih ediyor. Kullanacağı taşları ise Kibar Soygeç Mermer’den temin ediyor. “Mermer heyecanımı, düşlerimi ve tutkumu körüklüyor” diyen Akçayöz, mermerin kendisinde uyandırdığı hislerle ilgili şunları söylüyor: “Bir duyguya, bir söze sadece bakmak değil, dokunmak tecrübesi kusursuz ve benzersiz bir deneyim bence. Sözümü mermer aracılığıyla söylemek istediğimde, bunun başarılı sonuçlanması için ona saygı duyup, yönlendirmelerine izin vermeye çalışıyorum. Daha çok inatlaşıyoruz. Mermer inatçı, ben tutkuluyum. Çok çatışıyor, çatıştıkça pes etmeden devam ediyoruz.”
Malzeme ve biçim, sonsuz bir alfabe gibidir
Teknoloji ve binlerce yıllık geçmişi olan bu mesleğin, kopmayan bir bağı olduğunu söylüyor Akçayöz. Fakat teknoloji ve yeni yontu tekniklerini öğrenmek ise onun daha çok hayal gücünü geliştiriyor. “Benim işim yontu yapmak değil, sanat yapmak. Burada malzeme ve teknik, daha çok besleyici öğeler” diyen Akçayöz “Eserlerinizin söylemek istediği, vermek istediği bir mesaj var mı?” diye sorduğumuzda şunları söylüyor: “Çalışmalarım, sanatsal olarak değere sahip olması için elbette bir söz söylüyor, bir mesaj veriyor olmalı. Bu bazen biçim diliyle bazen izleyiciye yaşattığı deneyimle bir iletişimdir. Malzeme ve biçim, sonsuz bir alfabe gibidir. 29 harften oluşan alfabenin yanında, müthiş bir güce sahiptir. Üstelik hem bugünün hem yarının insanı ve dünyasıyla iletişim kurmamı sağlar. Üzerinde çalıştığım hiçbir konu basit bir malzeme değildir benim için. Derin bir serüveni vardır ve özel bir süreç ister. Konuları kendi biçim dilimle, yontu aracılığıyla dünyaya bırakmaya, söylemeye çalışıyorum. O saatten sonra her eser, kendi hikayesini yaşamaya başlar.”
Sanatın ve sanatçının gücüne inanılmalı
Ülkemizin doğal taş çeşitliliği yönünden son derece zengin olduğunu, özellikle kendi coğrafyamızdan Marmara Mermeri gibi bir taşın çıkmasının büyük bir şans olduğunu söyleyen Akçayöz son olarak şunları söylüyor: “Sahip olduğumuz madene, tasarımsal konularda daha ticari bakıldığını düşünüyorum. Dünyada, hem madenin tanıtılması hem sanatçının bu zorlu temin etme sürecine destek olmak amacıyla yapılan örnek işler var. Bu konuda çok eksiğimiz olduğu kanaatindeyim. Burada kilit nokta sanatçının özgürlüğünün kısıtlanmaması. Sanatın ve sanatçının gücüne inanılmalı.”