Güneşin ilk ışınları İznik Gölü’nün üzerine düşünce, kahvaltıdan hemen sonra modumuzu yakalamış bir şekilde İznik keşfine başlıyoruz. İlk durağımız, ‘Delikli Taş Ocağı’ olarak bilinen antik bir mermer ocağı oluyor. Ocağa zeytin ağaçlarıyla çevrili bir yoldan ulaşılıyor. Üretim bölgesine inerken taş yüzeylerinde murç izleri net bir şekilde seçiliyor. Binlerce yıl önce yoğun bir üretim çalışması yapılan alan, bir madenci olarak beni derinden etkilemeyi başarıyor.
Zengin mermer rezervi
İznik’te, burası gibi antik dönemde çalıştırılmış birçok mermer ocağı bulunuyor. Delikli Taş ocağı, Sarıkaya Taş ocağı, İnikli Taş ocağı ve Ömerli Taş ocağı bunlardan bazılarıdır. Çok fazla taş ocağının olması bölgenin mermer rezervi açısından oldukça zengin bir yapıya sahip olduğunu gösteriyor. Bu ocaklardan çıkarılan bloklar Roma ve Bizans dönemlerinde çeşitli amaçlarla kullanılmış. Şehrin anıtsal yapılarında, evlerinde, kapılarında, sütun ve sütun başlıklarında, lahit ve mezar stellerinde bu ocakların izleri görülüyor.
Ocakta doğal bir taşın yüzeyine M.S. 3. yüzyılda Yunan Mitolojisinde Herakles, Roma Mitolojisinde ise Herkül olarak bilinen, Zeus ve Miken kralının kızı Alkmene’nin oğlunun kabartması yapılmış. Muhtemelen işçilerin madencilik gibi zor şartlar altında çalışılan bir işte kendini güçlü hissetmeleri ve Herkül’ü (Herakles) karşılarında gördüklerinde moral ve motivasyonlarının yerine gelmesi amaçlanmış.
Burada Herkül’e (Herakles) adaklar adanmış, dilekler dilenmiş. Belki bir maden işçisi; “Yüce Herkül bana gücünden bahşet!” diye yakarmış, belki de burada bir süre çalışıp, kendine daha sonrasında yeni bir hayat kurmak için moral istemiş. Belki genç yaşta bir işçi, yemek molasında Herkül’e bakmış ve “Ben de senin kadar güçlü olacağım” demiş.
Eski ve yeni bir arada
Tarih ne güzel şey. Görünen kalıntılar arasında, görünmeyen gizemli bir yolculuğa çıkarıyor
sizi. Tek yapmanız gereken gözlerinizi kapatıp hissetmek. Kim bilir belki de bir işçinin Herkül’den dileğini duyabilirsiniz. Gözlerinizi açıp günümüze döndüğünüzde ise; antik mermer ocağına 3-4 km uzakta tepelerde çalışan günümüz mermer ocaklarını göreceksiniz. Bir yanda tamamen insan gücüne dayanan bir mermer ocağının izleri, diğer yanda makine gücüyle hızlı bir üretimin olduğu günümüz ocakları… Binlerce yıl sonra değişen tek şey isimler, kişiler, medeniyetler. Yoksa mermer halâ tarihin yapı taşı olarak üretilmeye devam ediyor. Bir zamanlar Nicea’lı Titha Ustanın ürettiği blokları, bugün Bursalı Mehmet Usta üretiyor. İnsanlığın zaman içerisindeki macerası değişse de mermerin kadim hikayesi hep aynı kalıyor. Farklı yöntemlerle üretilip yine insanlara hizmet ediyor. 2000 yıl önce Nicea valisinin konutunu süsleyen mermer, belki de bugün İznik belediye binasının kolonlarını kaplıyor. Bundan 2000 yıl sonra da farklı bir şey olmayacak. İnsanoğlunun taşla temas ettiği günden beri hayatımızda olan mermer, yine vazgeçilmez bir parçamız olarak hayatımızda kalacak.