“Herkese aidim ve kimseye ait değilim,
siz gelmeden öncede buradaydım,
siz gittikten sonra da burada olacağım.”
Dünyanın en önemli firmalarını bir araya getiren Marmomac Fuarı’nda, tüm heybeti ile karşımda duran heykeli izlerken zihnimden ilk, Homeros’un kulağına fısıldayan bilgi zeytin ağacının bu sözleri geçti. Geçmiş dönemlerden beri en değerli hediye olarak mitolojiye bile konu olan zeytin ağacı, bu sefer de bir mermer elin içerisinde insanlığa hediye ediliyordu. Heykeli izledikçe barış içerisinde temas kurdukça, huzurdan çok daha fazlasını büyük bir sevgi ile sunacak bonkör bir doğanın varlığını da hissediyordum. Her baktığımda birçok çağrışım yapıyordu heykel. İçimde ise böylesine dikkat çekici bir çalışmaya bir Türk firmasının imza atmasının verdiği büyük bir gurur vardı. Dünyanın birçok ülkesinden gelen tasarımcılar, alıcılar heykeli inceliyor, onunla fotoğraf çekiliyor, bilgi alıyorlardı. Arslanlar Marble sayesinde doğanın elini tutuyor ve bu mucizeyi ölümsüzleştirmek için deklanşörlerine basıyorlardı. “Doğal taşın sadece blok veya plakadan ibaret olmadığını düşünüyorum. Ve doğa sanatının, insanın hayal gücüyle birleşmesinden çıkabilecek sonuçları beni inanılmaz heyecanlandırıyor” diyen Arslanlar Marble Genel Müdürü Hasan Arslan ise, 18 tonluk bir bloktan yaptıkları bu muhteşem heykelin tüm detaylarını bizimle paylaştı.
Yaşamın sembolü
“Tasarımda kullanılacak taşı seçerken öncelikli kriter, ağaç ve taşın uyum içerisinde olmasıydı” diyor Hasan Arslan. Bunun için de özellikle damarlı bir taş olması gerektiğine karar vermişler ve kendi ürünleri olan Silver Root taşı ile çalışmaya başlamışlar. Taşın güçlü çizgileri ve karizmatik detayları ağaç köklerini anımsattığı için Silver Root taşı kullanılan projede tercih edilen seleksiyon ise, Eldorado. Bu seçim bile bu projenin geleceğe aktarılacak önemli bir hazine olması ve vereceği mesajlar açısından kıymetini öne seriyor. Bilmeyenler için küçük bir dipnot düşmekte yarar var; Eldorado İspanyol kökenli bir “Kayıp Altın Şehir” efsanesidir. Efsanevi bir hazinenin ismini taşıyan taşın kullanıldığı projeleri için Hasan Arslan, “Aragonit yapılara sahip olan taşımızdaki damarlar, ağaç köklerinin temsili niteliğindeydi. Aragonit ise dünyanın en eski taşlarından birisi. Ortalama 2.7 milyar yaşında. Bu taş kendini oluştururken, hayat adına dünyada fazla bir şey yoktu. Ağaç ise yaşamın sembolü. Tarih boyunca barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin, adaletin ve saflığın sembolü haline gelen, toplumlara güç veren zeytin ağacı ile dünyanın en eski taşlarından biri, firmamızın titizlikle yürüttüğü çalışma ile tek bir kompozisyonda birleştirildi” diyor. Ve böylece, geçmişten geleceğe bir köprü olacak nitelikte, gelecekteki kuşaklara da ellerimizi uzatarak, insanın doğayla olan ilişkisini hatırlatacak bir şaheser ortaya çıktı.
24 saat çalışıldı
Heykelin üç ayda tamamlandığını belirten Hasan Arslan süreç ile ilgili şu bilgileri verdi: “Üretim süreci tasarımın oluşmasıyla şekillendi. Tasarıma uygun olarak seçilen bloğumuzu, vakum epoksi ile güçlendirdik. Ardından dijital ortamda hazırladığımız tasarımımızı, robot Cnc’ye kodlayarak üretime başladık. Son olarak ise el işçiliği ile tasarımın ince işçiliklerini ve yüzey işlemini tamamlandık. Fuar yerimizin son anda belli olması nedeniyle vaktimiz kısıtlıydı. Bu nedenle üretimin robot ile yapılan kısmında günde 24 saat çalışıldı ve toplamda 3 ayda tamamlandı.”