Raif TÜRK
TÜMMER BAŞKANI
Mermer ve doğal taş ihracatımız 2014 yılından bu yana ilk kez yükseliş trendine girdi ve az da olsa, yarattığı farkla üreticiyi geleceğe dair umutlandırdı. Mermer ihracatımız 2016’da 1.8 milyar USD iken 2017 sonu itibariyle 2 milyar USD olarak gerçekleşmiş oldu. Bu artış bir yanıyla girişimci ve yatırımcılarımızın çabaları sonucu gerçekleşmiş olsa da bir yanıyla da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Berat Albayrak’ın direktifleriyle sektörün önünün açılmasında gelinen aşama olduğu kanısındayım.
Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla meslektaşlarımız önümüzdeki sezon için; mevzuattaki tıkanıklığın Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı boyutuyla hafifletilmiş olması ve kış aylarının kurak geçmesini de fırsat bilerek iyi bir hazırlık dönemi geçirmektedirler.
Doğal olarak; ‘O halde başarılı bir sezon yaşamamamız için neden yok’ diyebilirsiniz. Doğrusu ben de öyle düşünüyordum. Hatta her şeyin normal gitmesi halinde 2018 mermer ve doğal taş ihracatımızın 2.5 milyar $’ı geçeceğini düşünüyordum. Hala da öyle düşünüyorum? İçte ve dışta olabilecek bazı olumsuz gelişmelerin bu hesabımızı negatif yönde etkileyebileceğini de düşünmemiz gerekir. Zira yine bazı aksiliklerle karşılaşma ihtimalimiz var.
Anlayacağınız aksilikler o kadar kolay bitmiyor. Bazı kurumlarımıza kendimizi bir türlü anlatamayışımız bir yana, pazarımızda gelişen olumsuzluklar sonucu yaşanacak daralma da temel sorunlarımız arasında yerini alacak gibi. Yanı sıra, bilinçsiz üretim ve yine satış politikalarındaki bir türlü giderilemeyen bilinçsizlik, kısmen de göz açıklık sonucu yaratılmakta olan HAKSIZ REKABET ile de uğraşmak zorunda kalacağız.
Bilindiği gibi ABD Pazarında ürünlerimizi yıllardır değerinin hayli altında satmamız yüzünden bu Kıtanın büyük bir kısmında Türk mermer ve doğal taşını değersizleştirmekte ısrar eder duruma düşmüş bulunmaktayız. Bu ülkenin ikinci büyük pazarımız olması, hatta işlenmiş mermer satışındaki birinci pazarımız olması, durumun vahametini daha güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yine çok önemli bir pazarımız olan Ortadoğu’daki durumumuza gelince; tek kelimeyle trajikomik. Çantasını alanın bu ülkelerde “pazarlamaya çıkması” sonucu büyük emeklerle üretilen özel taşlarımız bile yerlerde sürünür duruma gelmiştir. Benzer taşlar ve aynı havzada üretilen taşlar ise ne kadar değerli olursa olsun, bir süre sonra fiyatlardaki düşüşler nedeniyle bir süre sonra üretmeye bile değmeyebilir.
Her bölgede birkaç kendini bilmezin sektörü düşürdüğü bu durum, kesin olarak Kamu ve özel sektörün birlikte geliştirebilecekleri satış politikaları ile önlenebilir. Yani MİGEM ile sektör temsilcilerinin geliştirecekleri politikalarla önlenebilir. Yani MİGEM, TÜMMER, İMİB ve EİB yöneticileri ve uzmanlarının bir araya gelip kafa yorarak çözüm yolu bulmalarıyla önlenebilir…
En büyük pazarımız, aynı zamanda ürünlerimizin değerinde satılmasını bizler kadar isteyen tacirlerin oluşturduğu ÇİN pazarına gelince:
2016 Aralık ayında Çin yüksek yargı organları kanun hükümlerinin, çevre kirliliğine yol açanlara cezai yaptırım öngörecek şekilde yorumlanması gerektiğini ilan etmesi;
Çin devlet başkanı Xi Jinping’ in 11 Kasım gününü Vietnam’da Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği Örgütü (APEC) – Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Liderler Diyaloğunda yaptığı konuşmada; Çin’ in ekolojik korumada hazırlanacağını, yeşil-düşük karbon ve sürdürülebilir kalkınmayla büyüyeceklerini söylemesi ve “olabilecek en katı çevre koruma düzenlemelerini getireceğiz” demesi ,
2018 Yeni yıl açıklamasında da birçok sosyal mesajın yanında çevre konusuna vurgu yapması; Çin’ deki tüm eyaletlerde yankı bularak etkisini göstermiş; endüstriyel alanlarda hava kirliliği yaratan sanayi kolları çok ciddi yaptırımlara çarptırılmış, hatta birçok üretim tesisi kapatılmıştır.
Demir-çelik ve kimya sanayisi bu sektörlerin başında yer almaktadır.
Son iki yılına baktığımızda Çinli ithalatçılar çevre denetimlerinin arttığından bahsetmekte, özellikle 2017 yılının son çeyreğinde yapılan denetimler sonucu birçok iş yerinin kapatıldığı hatta üretim lisanslarının iptal edildiği bilgisini vermektedirler.
Genel olarak Çin’deki 3 büyük mermer pazarı olan Tianjin, Yunfu ve Shuitou bölgelerinden özellikle Tianjin’in Pekin’e ve Yunfu’nun Guangzhou gibi büyükşehirlere yakın olması sebebiyle üretimler durma noktasına gelmiştir.
Oysaki dünyanın en kirli havasına sahip kentlerden biri olan Pekin’ de bulunan mermer fabrikaları son yıllarda tamamıyla yıkılarak Tianjın Bölgesine taşınmıştı. Bu yüzden buradaki fabrikalar yeniden kurulurken hatasız ve modern tesis olma fırsatı elde etmiştir. Buna rağmen firmalar çevre politikasındaki yeni gelişmeler yüzünden lisans problemi yaşayarak üretim yapamamakta, hatta lisans sahibi firmaların bile çalışmalarına zorluk çıkartıldığı öne sürülmektedir.
Bu gelişmeler; ülkemizden Çin’e yapılmakta olan doğaltaş ihracat hızının kısa ve orta vadede yavaşlamasına neden olabileceği şeklinde yorumlanabilir.
Bu durumda üretici ve ihracatçılarımıza önemli görevler düşmektedir: fiyatlarımızı düşürmeyelim. Gerekirse üretimimizi kısalım, daha az ihracat yapalım ama dünya pazarlarında Türk taşının hak ettiği değerin altında satılmasına izin vermeyelim. Çünkü dünya pazarlarında defalarca yaşanan tecrübelerle biliyoruz ki fiyatları düşürmek kolay, ancak o fiyatı yeniden değerine yakın bir seviyeye yükseltmek kolay olmuyor.
Her zaman olduğu gibi yeni yıl ile birlikte fuar trafikleri de yoğunlaşmaya başlar. Ocak ayı sonlarında Amerika’dan dönen meslektaşlarımız, doğru dürüst soluk alamadan. Hindistan yolunu tuttular. Şubat ortalarında Hindistan’dan dönen arkadaşlarımız şimdi de ÇİN hazırlığında. Ondan kısa bir süre sonra ise en büyük fuarımız olan İzmir mermer fuarı başlayacak. Meslektaşlarımızın, geliştirecekleri alternatiflerle bütün olumsuzlukları olumluya çevirmelerini bekliyoruz.
Her şeye rağmen hedefimiz, bu yıl 2.5 milyar Dolarlık mermer ihracatını gerçekleştirmek değil, onun da üstüne çıkmak olmalı. Ürünlerimizin değerinde satılması bu artışta önemli bir rol oynayabilir.
İyi fuarlar dilerim.