Mermercilikte üç bin yıldan fazla geçmişi olan, doğal taş denilince ilk akla gelen illerden Afyonkarahisar’dayız.. Onlarca mermer ocağı, yüzlerce mermer fabrikası bulunan doğal taşın başkenti Afyonkarahisar, aynı zamanda mermer atölyecilerinin de yoğun bulunduğu bir yer. Özellikle İscehisar Bölgesinde yol boyunca mermer atölyesi firmalarının ince işçilik ile tek tek dokuduğu mermerleri görmek mümkün. O firmalardan Cengiz Mermer’in kapısını çalıyoruz. Bizi firmanın kurucusu Halil Cengiz ve torunu Orhan Cengiz karşılıyor ve başlıyoruz sohbete…
“Teneke ile inşaatlara mermer satıyorduk”
Bugün 75 yaşında olan Halil Cengiz, yaklaşık 40 yıl boyunca mermer sektörüne emek veren isimlerden. Rahatsızlığından dolayı artık çalışamasa da oğulları babalarından devraldığı işi, en iyi şekilde devam ettirmek için var güçleri ile çalışıyorlar. Bir çok kişi gibi Halil Cengiz de Alimoğlu Mermer firmasında çalışarak mermer sektörüne adımını atanlardan. Alimoğlu Mermer firmasında işe başladığında henüz 17 yaşında olan Halil Cengiz, yaklaşık altı sene burada çalışıyor. Afyonkarahisar dışında Denizli ve Muğla ocaklarında da çalışan Halil Cengiz, 1970 yılında Afyon mozaik atölyesini kuruyor. “Makineler ile mozaikler yapıyorduk” diyen Cengiz, “Kardeşim ile birlikte İscehisar’dan kırık taşları alıp, Afyon’a götürüp kırıyorduk. Sonra da teneke ile inşaatçılara satıyorduk. O dönemler hep mozaik yapardık” diyor.
“Mermer bizim sevdamız”
Mermerler alınıyor, atölyeye getiriliyor, gece gündüz demeden üretim yapılıyor, üretilen malzemeler teslim ediliyor..ama bir sorun var, o da tahsilat. O günlerde yaşadığı sıkıntıları şöyle anlatıyor Halil Cengiz: “Genelde senet ya da çek ile çalışılıyordu. İşi teslim ediyoruz, aradan dört beş ay geçiyor, paramızı hala alamıyorduk. Ekmek yiyecek para bulamaz hale gelmiştim. Ne kadar çok sevsem de başka iş yapmaya karar verdim. Bir dönem dinlenme tesisi işlettim. Ama gelin görün ki mermerin tozunu bir kere yuttuysanız, kopamıyorsunuz. Ne kadar sıkıntı da yaşansa sevdalanmışsınız mermere, bırakamıyorsunuz. Kısa bir süre sonra dinleme tesisinin yanına mermer atölyemi kurarak tekrar faaliyete başladım. Genelde taşları İscehisar’dan alıyoruz. Marmara Adası’ndan da taş getirdiğimiz zamanlar oldu. Sağolsunlar buradaki fabrikaların hepsinin kapısı açıktır bana. Taşlarla hem açık hem kapalı alan fıskiyeleri, banyo kurnaları, masalar, evyeler.. aklınıza gelen her şeyi yapabiliyoruz. Çoğunlukla belediyelerle çalışıyoruz. Stok alanımız da var. Pandemi işleri biraz yavaşlatsa da normal şartlarda elimizde hiç taş kalmıyor, işlerimiz iyi.”
“İscehisar bana borçlu”
“Buradaki ilk yeri ben açtım. Aslında İscehisar bana borçludur” diyor Cengiz ve nedenini şöyle açıklıyor: “Buradan kimseler gelip geçmezdi. Sanayi yoktu, fabrikalar yoktu. Sadece ben vardım. Benimle ilgili, ‘Kuş uçmaz, kervan geçmez yerde ne işi var? Aklını kaybetti galiba’ dedikodularını çok duydum. Hepsine kulağımı tıkadım. 110 metre sondaj ile su çıkardık ve başladık taşı işlemeye. Önce küçük taşlarla, küçük işler yapıyorduk. Zamanla talepler artmaya, işler büyümeye, bulunduğum bölge hareketlenmeye başladı. Diğer mermerciler de yer açmaya başladı. Organize de bana borçludur. Benim buraya gelmemle burada canlılık, ticaret başladı.”
Taş koleksiyonu
Halil Cengiz aynı zamanda bir taş koleksiyoncusu. Ametistten kehribara, taşlaşmış salyangozdan fosilli taşlara kadar binin üzerinde 100’den farklı taşı bulunuyor. “Öyle bir heves sarmıştı ki beni, torunum ne ise taşlar da öyleydi” diyen Cengiz rahatsızlığından dolayı artık koleksiyonu ile ilgilenemediğini, bir koleksiyoncuya ya da taşa sevdalı birisine koleksiyonunu satmak istediğini de sözlerine ekliyor.