Her yıl olduğu gibi bir şenlik bir bayram havasında hazırlanıldı Marble İzmir’e. Firmalarımız yeni umutlarla ekonomik sıkıntılara, piyasanın olağandan fazla olan durgunluğuna rağmen hiçbir masraftan kaçınmadı stantlarını ışıl ışıl hazırladılar. Geleneksel hale gelmiş Marble İzmir ile sezonu beklentiler ile açma düşüncesi umut edilenin altında kalan ziyaretçi çeşitliliği ve sayısı ile soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Şairin de dediği gibi “Ölüm gibi bir şey oldu, ama kimse ölmedi”
Covid sonrası süreçte Çinli ziyaretçi sayısındaki düşüş devam etti. Buna ilaveten Hindistan ve çeşitli Avrupa Ülkelerinden fuarlarda görmeye aşina olduğumuz yüzleri de aradı gözlerimiz. Her şeyden her milletten biraz eksik hissini yaşadık fuar boyunca. Adı konulamamış buruk bir tat, “önümüzdeki maçlara bakacağız” sukut-u hayali kaldı fuar sonrasına bakiye. Bir yerlerde bir şeyler yanlış gidiyordu, bir yerlerde dillendiremediğimiz küçük küçük görülen nedenlerin bileşim kümesinde büyük bir hesap oluşuyordu. Ama hep dış güçlerin (!) oyunu muydu bütün bunların sebebi?
Samuel Beckett’ın meşhur tiyatro oyunu vardır Godot’yu Beklerken 1952de yazdığı. Oyunun 2 ana karakteri Godot adında hayali bir karakteri beklerler 2 perde boyunca. Beklemek eylemi o kadar asli fiile dönüşür ki başka bir şey yapamaz hale gelirler. Tamamen bir eylemsizlik haline dönüşür Godot’yu bekleme süreci. Maalesef Türk mermer sektörü de genel itibariyle kendi Godot’sunu bekleme sürecine girmiş gibi. Atalet ruhumuzu sarıyor adeta. Aynı şeylerin tekrarı ile farklı yeni güzel sonuçlar bekliyoruz sanki. Benzer taşların ocaklarını çoğaltarak, birbirimizle aynılaşıp kendimizi belirli kalıplara sokarak, yeni makyajlarla da olsa sunumumuzu tekrar ederek istikbale taşımaya çalışıyoruz varlığımızı. Çok yavaş hareket eden bir trende vagondan vagonu koşmak ileriye gitmek için bir çözüm değil.
Hazır şapka önümüze düşmüşken, biraz düşünmek mi lazım treni nasıl hızlandırabiliriz diye?
Sorunun ne olduğunu bilmeyen nasıl çözeceğini de bulamaz. O yüzden iğneyi elimize alıp bir akupunkturcu gibi sorunun muhtemel kaynağı ağrı noktalarımıza iğneyi batırmak gerekiyor galiba. Hayata pembe gözlükle bakanlar ve mevcut durumdan memnun olanlar için yazının sonraki kısmı zaman kaybı olabilir. Şahsi gözlemim içerisinde biz sektör paydaşlarının üzerinde düşünmesi gerektiği bazı noktaları ele alacağım.
1. Aynılaşma
Bu sene şimdiye kadar birçok fuara Taş Dünyası dergisi olarak bizzat yerinde şahit olduk. Maalesef Türk doğal taş sektörü üreticileri olarak ürün teşhirinde, sunumda oturttuğumuz belirli standartlar ve kalıplar var. Ürünlerimizi 2 boyutta iyi sergiliyoruz. Ama zamanın ruhuna uygun atılımlar yapmakta maalesef geri kalmaya başladık. Doğal Taşı 3 boyuta taşıyacak sunumlar fark yaratacaktır.
Sunuma ilaveten pazara uzun süredir gri ağırlıklı ürünler sunmamız da eskiden beri oluşturulan “Dünyadaki en fazla taş çeşitliliği Türkiye’de” söylemini kendi kendimize boşa çıkartıyor ne yazık ki. Yeni yeni yükselişe geçen başka ülkelerde çeşitlilik artarken elimizdeki yıllardır sürdürdüğümüz tek ülke doğal taş marka vaadinin altını boşaltmaya başladık. Markalaşma devamlılık ister.
- Kendini Yenileyememe
Belirli pazarlara, belirli ürün gamlarına ve formlara sıkışıp kaldık. Edilgen, dünyanın ekonomik siyasi durumuna göre ticari hacmi artan veya düşen, dünyayı ve gidişatı okumayı gidişata bir bahane aramak şeklinde yaptığımız müddetçe durgunluk ve gerileme maalesef deva edecektir. Var olmak istiyorsak, oyun kurmak zorundayız.
Bir önceki sene stantta kullanılan taşları bir sene kasada bekletip yine aynı yerde aynı şekilde sunarak artı değer sağlamamız pek de mümkün değil. Aynı şeyi görmek için bir ziyaretçi neden zaman, para ve efor harcasın?
- Cazibeyi koruyamama
Eskiden Marble İzmir ve Türkiye’ye gelmek, yabancı ve yerli ziyaretçilerde bir heyecan uyandırırdı. Aynı zaman dilimi içerisinde farklı alternatifler oluştuğunda insanların başka ülkelere, başka fuarlara gitmeyi tercih etmesi cazibe kaybının en belirgin emaresi. Fuarın şehir merkezinden uzaklaşması, ziyaretçilerin kolayca akşamları sosyalleşmesini engelledi. Dünyanın neresine giderseniz gidin, fuarlar, müşteri ziyaretleri, iş görüşmeleri doğal taşçılar için aynı zamanda bir sosyalleşme, işle beraber gittiği şehrin keyfini sürme dürtüsünü de beraberinde taşır. Bizler işinde sosyalleşen insanlarız. Maalesef merkezden uzaklaşmak buna da zarar verdi ve insanların ilgisini azalttı. Fuar dönemi ziyaretçileri şehri daha fazla yaşayabilecekleri şekilde düzenlemeler ilgiyi hareketlendirebilir.
- Maliyet artışları
Ne yazık ki tüm dünyada belirli bir ekonomik kararsızlık, dalgalanma, tedarik zincirlerinin kırılması, vs nedenlerle daralma yaşanıyor. Geçtiğimiz senelerde ürün fiyatlarını arttıran bazı rakip ülkelerde fiyatlar geriye gelmeye başladı. Buna tezat olarak ülkemizin ekonomik koşulları, verim düşük-maliyet yüksek ocak işletme tarzımız, ocak işletmeciliğinde maliyeti arttıran harçlar, enerji giderleri, enflasyon, artan işçilik ücretleri gibi sebeplerle bizde maliyetlerin artması ve reelden düşük döviz kurları ile bu rekabette ülke olarak pahalı kalmaya başladık. - Kuralsız Pazarlama
Dünyanın savrulduğu böyle dönemlerde, pasta küçüldükçe firmalarımızın pazarlama politikalarında stabil bir devamlılık gerçekleşemiyor. Bizde herhangi bir üründe bir kıpırtı hissedildiği anda o taşın birden üretici ocak sayısı mantar gibi artmaya başlıyor. Fabrikalar, plaka depoları o ürüne yatırım yapıyor. Kısa sürede çaresiz bir rekabet sarmalına düşen ürün pazarda düşüşe geçmeye başlıyor. Yeni, farklı bir taşa yatırım yapmak, alıp parlatmak, pazarda yer edindirmek meşakketli ve zaman-para isteyen bir süreç. Bizse kolayı seviyoruz. Ama olan sektöre oluyor. Bir süre sonra “KOLAY” kalmayacak farkında değiliz.
- Merak/Katma Değerin Kaybolması
Türk Taşlarını alan yabancı tüccarlar, fabrikacılar, uygulamacılar bizim taşlardan kar edebiliyorlar mı? Buradan taşı alıp işlemek projelere sokmak neticede zaman isteyen büyük bir efor. Bir firma herhangi bir taşın stok maliyetine, tanıtım eforuna ve finansmanına niye katlansın? Herkesin her an her yerde ulaşabileceği, karlılığı düşük, rekabet yüksek bir ürüne neden yatırım yapsın ki? Dünyada Pazar daraldıkça firmalar önce elinde olan atıl stoktan ve maliyetinden kurtulmaya çalışıyorlar. Domino aşı etkisiyle birbirini vurmaya başlıyor sektör.
Deprem bölgesinde Mısırdan gelen ucuz taşların kullanılması, bölgedeki üreticilerin başka şehirlere yönelmesini tetikliyor mesela. Rekabet bütün iç piyasaya taşınıyor.
Veya yıllardır Çin’e tonlarca sattığımız, bejler griler Ortadoğu pazarında çok ucuza projelere teklif ediliyor. Çinli firmalar ellerlinde şişen ve değeri düşen stoğu neredeyse maliyetine eritmeye çalışıyor. Kendi taşlarımız ile rekabet etmek durumunda kalıyoruz. Aynı taştan çok üretip her yere dağıtmanın maliyeti bir gün karşımıza çıkacaktı, sanırım o gün bugün.
Sektör olarak yeniden ürün çeşitliliğimizi arttırmalı, farklı ürünlere yatırım yapıp pazarı genişletmeli, ürün satış ve dağıtımında daha kuralcı, müşteriyi koruyan bir perspektife geçmeli, prensipli bir pazarlama yaparak kaybettiğimiz ilgi ve merakı yeniden kazanmalıyız.
Sektöre çuvaldızı batırdık da Fuar Organizasyonunun yanlışları da yok mu dediğinizi duyar gibiyim. Elbette hepimiz bir bütünün parçalarıyız ve orada da eksiklikler var. Belli başlıklarda toparlarsak:
1. Zamanlama.
Fuarın gerek mücbir nedenlerle (Ramazan ayı, vs) gerekse dünya piyasalarını okumakta zayıf kalmayla son yıllarda yanlış zamanlarda yapılması, yabancı ziyaretçi azalmasında bilhassa bu sene ciddi etki yaptı.
2. Lokasyon/Yerleşim Planı
Yeni fuar alanına geçilirken hep daha derli toplu bir fuar teşhir alanı ve organizasyon umudu vardı. Ne yazık ki basamak usulü hol yapılanması, birbirleri arasında geçişin zorluğu, blok alanı ile hollerin garip mesafeli uzaklığı gibi birçok plansız yapılanma fuarın ziyaretçiler açısından verimli şekilde gezilebilmesi önünde engel duruyor.
Holler arasında geçiş sağlanan noktaların arttırılması, Her holün arkasında bulunan otopark olarak kullanılan alanlara o holde standı bulunan firmalara blok teşhir alanı yaratılması, Standı olmayan ve blok alanında ürün teşhir edecek firmalara, fuarın ana girişinin karşısında bulunan otopark olarak kullanılan alanın blok olanı olarak tahsisi (ki burada bulunan otopark alanı mevcut blok alanına taşınabilir) gibi küçük dokunuşlarla efektif bir vitrin değişikliğine gidilebilir.
- Fuarın Şehirden koparılması
Fuar ziyaretçileri sadece taş görmek için fuara gelmemeli. Fuar organizasyonu, yabancı misafirlerimizi şehri yaşamaları için teşvik edici organizasyonlar da planlamalı ve burada geçirdikleri zamanlardan dimağlarında keyifli bir tat ile ayrılmalılar. Böylece yeniden gelmeleri için teşvik edici hatıralar ve geçirdikleri güzel zamanların tekrarı düşüncesi bir sonraki sene fuar ziyaret planlaması yaparken muhakkak karar vermelerinde etkili olacaktır. Belki de Büyükşehir Belediyesi ile işbirliği yapılarak, fuar dönemi İzmirde bir Doğal Taş şenliği bile organize edilebilir.
4.Kendini Tekrar
Marble İzmir gerek yerleşimi gerekse rutinleşen organizasyonu ile kendini tekrara düşmeye başladı. Sanki her şey bir önceki sene ile aynı hissi, yenilikten uzaklaşma… Yeni pazarlardan gelebilecek müşteri teşviklerinin üzerinde durulması, fuarın yerleşiminin yenilenmesi gerekiyor gibi.
Dünyada fuarlar arttı. Sosyal medya tanıtımda daha efektif kullanılıyor. Herhangi bir ürüne, bilgiye ulaşmak artık daha kolay. Alternatifler içerisinde pazarlamada geri kalmak sektörde durgunluğun ve fuarcılığın geriye gidişinin önemli nedenlerinden birisi.
Yapılmışı tekrar ederek farklı sonuçlar beklemeyi bırakmamız gerekiyor. Godot’yu beklememek lazım. Gerekirse kalkıp bizim Godot’ya gitmemiz gerekmez mi?